Bileyicilik

Bileyicilik

 


Bir adı da “zağcılık” olan bileyicilik, kesici âletlerin kesici ağızlarını âlet kullanarak keskin duruma getirme, keskinleştirme işi olup insanoğlunun parçalayıcı âletleri kullanmaya başlamasıyla ortaya çıkan bir meslektir.

 

Keskinleştirme işi ilk çağlarda sert taşı kendinden daha yumuşak olan diğer bir taşa sürtmekle başlamıştır. Madenlerin bulunması ve kullanımıyla başlayan keskinleştirme işi, yine aynı şekilde sert olanın sert olmayanı aşındırma prensibine dayalı olarak günümüze kadar gelmiştir.

 

Konumuz modern taşlama ve aşındırma makineleri değildir. Bu işi meslek olarak seçip de artık yok olmak üzere olan seyyar bileyici ustalarını anlatmaya çalışacağız.

 

Bileyicilik mesleğinin en zor şartlarda çalışanları şüphesiz bu seyyar bileyicilerdir. İsterseniz önce seyyar olanları anlatalım. Sırtlarında taşıdıkları bileyi tezgâhı ile  ÇarkçıBileyici! diye bağırarak sokak aralarında, çarşı pazarda esnafların yoğun olduğu yerlerde dolaşırlar. Kasap dükkânlarının önünde bıçakları ve satırları bileylerken görürdük onları. Artık bu ustalara rastlayamıyoruz.

 

Bileyi tezgâhları sırtta taşınan ilkel makinelerdir. Tezgâhın yüksekliği 120 cm ve eni de 70 cm kadardır. Dört ayağı oluşturan ahşap çıtalar tezgâhın aynı zamanda iskeleti konumundadır. Bileyi tezgâhının yere basan ayakları sandalye bacakları gibidir. Yatay çıtalarla bu ayaklar sağlamlaştırılmıştır. Tezgâh yere doğru geniş olup yukarı doğru daralır. Üst tarafı da altta olduğu gibi çıtalarla çepeçevre tutturulmuştur. Tezgâhın üst tarafında aşındırıcı zımpara taşı vardır. Bunun çapı yaklaşık 20 cm kadar olup ortasından bir mil geçer. Her iki ucundan tezgâha bağlı olan bu milin görevi taşın dönmesini sağlamaktır. Zımpara taşının bağlı olduğu milin her iki tarafında sürtünmeyi önleyen rulmanlar vardır. Taş bu rulmanların üzerinde çok rahat döner. Milin bir tarafında ise küçük bir kasnak vardır. Çarktan gelen kayış bu kasnağın içinden geçmektedir. Büyük çarka ayak pedalıyla hareket verildiğinde çarkın kayışı da küçük kasnağı döndürür. Kasnak, birlikte olduğu mili ve üzerindeki taşı döndürür. Taş dönmeye başladığında ise aşındırma işlemi başlamış demektir. Taşın dönmesini sağlayan büyük çark tezgâhın ortasındadır. Büyük çarkın iç bağlantı kolları dâhil çapı 70 x 80 cm kadardır. Çarkın dış kasnağı da merkeze ahşap kollarla bağlıdır. Çarkın çevresindeki kasnak kayışın geçmesini aynı zamanda da döndüğünde kayışın çıkmaması için oluklu yapılmıştır. Bu kasnaktan geçen kayış, tezgâhın üst tarafındaki zımpara taşına bağlı olan küçük kasnaktan geçmektedir. Büyük çark da ortasından demir bir mil ile tezgâha tutturulmuştur. Bu milin bir tarafı “L” biçimindedir ve buraya bir kayış parçasıyla ayak pedalı bağlıdır. Ayak pedalı ise tezgâhın alt ayaklarına yandan bağlı olup aşağı yukarı hareket serbestisine sahip bir tahtadır. Pedala ayakla bastırıldığında ucundaki kayış çarkın bağlı olduğu mili aşağıya doğru çeker. Zımpara taşı da dönmüş olur. Taşın dönüş hızından yararlanılarak tekrar eski konumuna gelen pedala bileyici ustası tekrar basar. Bu süratle dönüş hareketinin devamlılığı sağlanmış olur. Sadece bir ayağını kullanarak çarkın ve taşın dönmesini sağlarken iki eliyle de bileyici ustası körelmiş olan âletleri zımpara taşına tutarak taşlama işini yapar.

 

Taşlama sırasında çelik veya demirin zımpara taşına sürtünmesinden çıkan kıvılcımlar göze çok hoş ışık şeraresi oluşturur. Zımparalanan âletler daha sonra bileyi taşında ya da diğer adıyla yağtaşında keskinleştirilir. Bileyi taşı tezgâhın üzerinde ahşaptan bir yuva içindedir. Düşmeyecek şekilde tezgâha tutturulmuştur. Tezgâhın ayağına bağlı bir de zeytinyağı şişesi vardır. Şişenin mantarında da bir tel saplıdır. Telin ucunda ise bir parça bez vardır. Şişedeki yağın içinde bulunan bu bez ile yağtaşı yağlanır. “Yağtaşı” denmesinin sebebi bu olsa gerek.

 

Bileyilenecek âlet yağ taşının üzerinde ileri geri hareket ettirilerek keskinleştirilir. Bu işin ustaları ellerinin üzerindeki kılları dilleri ile ıslatıp, âletin keskinliğini test ederlerdi. Eğer kıllar bir jilet keskinliğiyle alınıyorsa âletin keskinliği onaylanmış demekti.

 

Birçok esnaf eskiden bıçaklarını, makaslarını ve parçalayıcı âletlerini bu seyyar bileyicilere verirlerdi. Motor gücü ile dönen zımpara taşının devri çok yüksek olur. Devir yüksekliğinden dolayı da âletleri aşındırırken aşırı ısınmadan dolayı malzemenin keskin olan tarafının suyu gider ve ağız tarafı çelik özelliğini kaybeder. Bundan dolayı da kesici ağızları çabuk körelir. Halbuki ayakla döndürülen zımpara taşlarına istenilen hız ayak hareketi ile verilir. Taş yavaş döndüğünden çeliğin yanması da önlenmiş olur. Motorun devri ne kadar düşürülmek istense değişmeyen bir hızla döner. Motor gücüyle yapılan aşındırma işleminde hem düşük devir hem yüksek devir kullanılamaz.

 

Bir de elle döndürülen zımpara taşları vardır. Bakırcılıkta nakışçılık yapılırken kullanılır. Bakıra nakış yapan çelik kalemlerin kırılan uçları bu taşlarda yapılır. Tezgâhın yan tarafına işkence ile tutturulmuş olan bu küçük bileyi makineleri elle çevrilir ve istenilen devir verilerek keskinleştirme işlemi yapılır.

 

Aşındırma taşlarının zamanla balansı bozulur. Balansı bozuk taşlar ise yüksek devirde parçalanabilir. Taş parçalandığında ise etrafına kurşun gibi hızla dağılır. Böyle taş parçalanmasından hayatını kaybeden bileyiciler vardır. Balansı bozuk olan zımpara taşları sürtünme sırasında âletlerin yüzeyine aynı derecede etki yapmazlar. Burada anlatmaya çalıştığımız motor gücüyle çalışan taşlar için geçerlidir. Nedeni ise devirlerinin fazla olduğudur.

 

Ustalar eskiden taşlardaki bu eğriliği kendilerinin yaptığı bir âletle gidermeye çalışırlardı. Bu âlet, üzerleri dişli olan ve bir mil üzerinde sıralanmış çok sayıda çelik rondelelerden ibaretti. Hızla dönen taşa bu âlet tutulur ve taşın eğri olan bölgesinin aşınması sağlanırdı. Bu ilkel bir balans ayarlama şekliydi.

 

Bir de sabit çalışan bileyici ustaları vardır. Bu ustalar testere ağzına diş açmaktan tutun da baltadan kesere kadar bütün âletlerin bileyi işlerini yaparlardı. Çaprazlama tezgâhı, diş açma tezgâhı sonra bileyi taşı. Bütün bunlar bileyici ustasının olmazsa olmazlarıdır. Keser, orak, balta, bıçak gibi kesici âletler için bu tezgâhlar kullanılmaz. Bunlar zımpara taşlarında taşlanırlar. Testereler ise bileyi taşına girmez. Testereler kullanıldıkları yere göre de isimler alırlar. Pala denilen testere türü inşaatlarda kullanılır. Fare kuyruğu testeresi ise marangozlukta delik açmak için kullanılır. Testerelere kullanıldıkları yere göre diş açılır. İnce iş testerelerinin dişleri sık olur. Bu testerelerin çaprazlama işi de dar yapılır. Kaba işlerde kullanılan testerelerin dişleri ise seyrek olur.

 

 

Kaynak

http://www.unutulmussanatlar.com

 

 
ISTANBUL
 
 
 
 
 
Bugün 25 ziyaretçi (31 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol