Yemenicilik-Çarıkçılık
Anadolu insanının tarlada, bahçede giydiği çarık, kullanım alanının daralmasıyla günümüzde artık halk oyunlarında ve evlerin şark köşelerinde bir süs eşyası olarak kullanılmaktadır.
Çarık, 1960’lı yıllara kadar tarlada çalışan köylülerin yaygın olarak kullandığı, günlük yaşamında da giydiği temel bir ihtiyaçtır. Daha sonraki yıllarda tarımda makineleşmeyle birlikte insan gücünün ve karasabanın yerini tarım makinelerinin almasıyla birlikte çarığın kullanımı da yok olmaya yüz tutmuştur. Bununu yanında köyden kente göç sonucunda insanların şehirleşmesi, ayakkabı sanayiinin gelişmesi de çarıkçılığın yok olması nedenlerindendir.
Çarıkçılığın son durumu bu mesleğin yok olmak üzere olduğunu göstermektedir. Çarıkçılık mesleğinin bu duruma düşmesinde kazancının az olması ve buna bağlı olarak da çırak yetiştirilmemesi neden olmuştur.
Çarık yapımında şaplı manda derisi kullanılıyor. Deriler tabakhaneden elde ediliyor. Derinin kalınlığı çarığın kullanım alanına göre değişiyor. Tarlada kullanılacaksa kalın deri, halk oyunlarında kullanılacaksa ince deri kullanılmaktadır. Manda derisi öncelikle boy boy kesiliyor. Çarıkçılıkta bu kesme işine “davlum” deniliyor. Bayanlar için 15 cm eninde, erkekler içinse 16,5 cm eninde çift çift boylar kesiliyor. Ortaya çıkan dikdörtgen şeklindeki deriler keskilerle burun kısmı delinerek ince sırımla dikiliyor. Çarığın dili olan parçası sonradan ilave ediliyor. Bu kısma takılan boncuk ise süs amacıyla konulmaktadır. Daha sonra çarığın yan tarafları bir dar bir geniş alarak kesiliyor. Bu deliklerden sırım geçiriliyor. Sırım geçirildikten sonra gürgen veya meşeden yapılmış ahşap kalıplara çarıklar giydiriliyor. Kalıbın şeklini alan çarıklar kurumaya bırakılıyor. Kalıp çıkarıldıktan sonra hemen kurumaması ve yumuşak kalması için içine motor yağı sürülüyor ve çarık kullanıma hazır hale geliyor.
Yemenicilik - Köşgerlik
Kaybolmakta olan sanatlardan biri sayılsa da zamana yenilmedi yemenicilik. Üstelik yemeniler Hollywood filmlerinde bile kahramanların ayaklarında boy gösteriyor.
Geçmişin gündelik ayakkabısı olan yemeniler artık turistik eşya niyetine satılıyor ama aslında en kullanışlı ve sağlıklı ayakkabı çeşidi bunlar. Yemenicilik zannedildiğinin aksine bir Türk el sanatı değil. Geçmişi altı asır öncesine dayanan yemeniciliğin ilk defa Yemen’de icat edildiği biliniyor.
Yemen’den Halep’e, Halep’ten de Güneydoğu Anadolu’ya kadar yayılan yemenicilik sanatına “köşgercilik” deniyor. Yemenicilere “köşger”, yemeni ustalarına ise “köşger ustası” deniliyor. Köşger kelimesi Farsça “keşfger” kelimesinden türemiş ve “ayakkabı yapan” anlamına geliyor.
Anadolu’nun pek çok yerinde yapılsa da yemeniciliğin en yoğun biçimde sürdürüldüğü şehirler Gaziantep ve Kahramanmaraş. Kahramanmaraş’ın kapalı çarşısına girdiğinizde sizi önce yemeniciler karşılıyor. Duvarda dizili yemeniler, göz alıcı renkleriyle sizi son derece etkileyici bir atmosfere davet ediyor. El emeği göz nuru bu yemenilere bakarken insanın aklına eski zamanlar geliyor. Emeğin değerli, alınan eşyanın gündelik değil, ömürlük olduğu günler… Sağlıklı ve sağlam olmak gibi iki önemli özelliği olan yemenilere karşılık şimdilerde bir mevsimde kaç ayakkabı eskittiğimiz düşünülürse, ilmek ilmek dikilen yemenilerin neden bu kadar değerli olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Yemenici ustaların yanında soluklanıp bu masalsı kırmızı pabuçların nasıl yapıldığına dikkat kesildiğinizde, yılların alışkanlığıyla deriye şekil veren, iğnesini ustalıkla tam da olması gereken yere batırıp çıkaran ellerin nasırlarını fark ediyorsunuz. Yemeninin altı üstü deriden bir ayakkabı deyip geçilemeyecek özellikleri olduğunu da ustalara kulak verdiğinizde anlıyorsunuz.
Ömrünü bu küçücük dükkânlarda babadan, atadan kalma zanaatı devam ettirerek geçiren güngörmüş ustalarla sohbet ederken eskilerin irfan dedikleri hayatın hakikatine dair bilgeliklerine şahit oluyorsunuz.
Yemeni esas olarak “gön” ve “yüz” olmak üzere iki kısımdan oluşur. Manda ve sığır derisinden yapılan gön, yere gelen kısımdır ve bunun üzerinde dana derisinden yapılmış taban kayışı bulunur. Yüz ise sırt ile birbirine birleştirilmiş ve çirişle yapıştırılmış sahtiyan ve meşinden yapılır.
Yemeninin sağlam ve sağlıklı olmasının en önemli nedeni ise yapımında beş farklı hayvan derisi kullanılmasıdır. Yemeninin alt tabanı manda veya sığır, yüzü keçi, iç astarı koyun, iç tabanı sığır veya keçi derisinden, kenarı ise oğlak derisinden yapılır. İmalatında plastik madde kullanılmayan yemenilerin bütün dikişleri elle yapılır. Ustanın elinde tersinden dikilen yemeni, düz tarafı çevrildikten sonra kalıplanır.
Son şeklini alması için etrafı düzgünce kesilir, kalıptan çıkarılır, kenar dikişi yapılır ve giyime hazır hâle getirilir. Büyüklüklerine, renklerine ve şekillerine göre farklı isimler alan yemenilerin siyahlarına “siyah yemeni, merkup, pantof“ ya da “kulaklı” denilirken, mor olanına “annubi”, kırmızı yemenilere ise “gülşeftali” ve “narçiçeği” adı verilir.
İlk bakışta hepsi birbirine benzer gibi görünse de yemeniler şekillerine göre de Halebî, Merkup, Burnu Sivri, Kulağı Uzun ve Eğri Simli gibi isimlerle anılır. Modelinin Halep’ten gelmesi sebebiyle “Halebî” denilen yemeniler ilk kullanılan modeldir.
Annubi ve gülşeftali kırmızı renginde olur ve genellikle köylüler tarafından giyilir. “Burnu Sivri” de daha çok köylülerin kullandığı bir yemeni çeşididir. Şehirliler ise “Merkup” ve “Kulağı Uzun” denilen yemeni çeşidini tercih ederler. Eğri Simli yemenilerin burnu yukarı kalkık ve kıvrıktır. Sağlıklı, rahatlığı ve kendine has güzelliği nedeniyle yemeniler sokakta değil ama ev içinde terliğe alternatif olarak giyiliyor artık. Belki de onu sokakta moda haline siz getirirsiniz. Kim bilir?
Kaynaklar
http://www.anadolujet.com
http://www.bursakulturturizm.gov.tr |