Zihgîr

Zihgîr

 

Zihgîr (şast veya okçu (tirkeş, kemankeş) yüzüğü), Hun İmparatorluğu'ndan yayılan bir okçuluk malzemesidir. Başparmağa takılır. Ok atışı sırasında, yay kirişinin başparmağı parçalamaması için kullanılan ve bir tür kiriş bırakma mekanizması oluşturan tırnaklı bir yüzüktür. Yayı gerdiğinizde yüksek miktarda enerji çıkar ve bu çıkan enerji Türk yaylarında diğer yaylara oranla 2 - 3 kat daha fazla olabilir; bundan zihgîrle korunulur. Zihgîr, Hunlardan, Göktürklere, Moğollara, Korelilere, Çin'e, Selçuklu’ya ve daha sonra Osmanlı'ya, Araplara ve Hindistan'a geçmiştir. Rütbeli kişiler için değerli malzemelerden yapılan zihgîrler yüksek sanat değeri taşıyabilir. Zihgîr benzeri malzemeler Romalılardan beri daha seyrek olarak Avrupa'da da kullanılmıştır. Osmanlılar bu özel okçu yüzüğü için Farsça bir tabir kullanmışlardır: “zihgîr”. Orijinali “zehgir” olan terim, “kiriş” ve “çeken” sözcüklerinden müteşekkil bir bileşik kelimedir. Memlûklerin okçuluk risalelerinde geçen ve zihgîr için kullanılan “engüştvane” de Farsçadır.

Zihgîr Yapımı

Türk-Asya okçuluk kültürünün alâmet-i fârikası denebilecek “okçu yüzüğü”, kısa yayların çekilmesi için geliştirilmiş bir aksesuardır. Okçu yüzükleri için Türkler Farsçadan aldıkları “zihgîr” (veya zehgîr), “şast” (veya “şest”) gibi tabirler benimsemişler ve kullanmışlardır. Memlûk kaynaklarında “küştüvan”, yine Osmanlı öncesi Türkî kavimlerde “engüştvâne” gibi Farsça sözcüklerin kullanıldığı da bilinmektedir. Türk, Moğol, Kore, Pers, Bizans okçuluk geleneklerinde birbirinden kolay ayırt edilemeyecek kadar benzer yapıda zihgîrler vardır. Yine de zihgîr yapısal özellikleri kültüre ve muhtemelen atış tekniğine göre değişiklikler göstermektedir. Yapımında boynuz, kemik, fildişi gibi organik malzemelerin yanı sıra; yarı kıymetli taşlar, kıymetli ve kıymetsiz metaller de kullanılmıştır. Bronz zihgîrler üzerinde genellikle kazıma, yarı kıymetli taş ve kıymetli metalden yapılmış zihgîrler üzerinde kakma tekniğiyle yapılmış süslemelere sıklıkla rastlanır.

Türk okçuluğunu canlandırmak için yola çıktığım 2004 yılında Türkiye’de zihgîr ile atış yapan tek kişi bile yoktu. Eski risâlelere ulaşmak maksadıyla Osmanlıca öğrenmeye çalışırken, çoktandır dikkatini Osmanlı okçuluğuna vermiş Batılı entellektüellerin konuyla ilgili yazdıkları eserleri de incelemeye başladım. Tek sorun, pratik her konuda olduğu gibi, teorik bilgiden pratiğe geçişte “bir bilen”in yol göstericiliğinin olmayışıydı. Türk ve İran kültüründe bu “yol gösteren”e “pîr” denir. Herhangi bir şeyin kendi kendine öğrenilebileceği kabul edilse de, bir yetiştiricinin olması tercih ve takdir sebebidir. Tam tersi de aşağılama vesilesi. İşte tam da bu yüzden, günümüzde Türkçede hâlâ yaşayan “nursuz pîrsiz” gibi tabirler vardır. Teorikten pratiğe geçişteki ağrılı süreci kolaylaştıran bazı dostlarım oldu. Türkiye’de Cumhuriyet döneminin ilk (ve hâlâ tek doğru düzgün) kemangerini (yaycısını) yetiştiren Adam Karpowicz ve 30 yıldır Türk ve Pers okçuluk konusunda çalışan Bede Dwyer ile yaptığım yazışma ve münâzaraların çok büyük yararını gördüm. Bir diğer önemli destek, kendi geleneksel okçuluk kültürlerini ayağa kaldırma sürecinde 30 yıllık tecrübesi olan Macaristan’daki dostlarımdan geldi. Dr. Gabor Szöllösy’nin yanı sıra, kendileri de başparmak çekişiyle atış yapan ve bildiklerini benimle cömertçe paylaşan Dr. Jenö Major, Sandor Paku ve Zoltán Forray’a teşekkür borçluyum.

Zihgîrle atışın sırlarını çözmeye çalışırken, bir yandan da zihgîr morfolojisini anlamaya yönelik çalışmalar yapıyordum. Defalarca zihgîr yaparak, derme-çatma zihgîrlerin parmağımda yaptığı ve uzun zaman iyileşmeyen yaralanmalara katlanarak, yavaş yavaş atış sistemini ve zihgîr yapısını anlamaya başladım. Sevgili Sandor Paku’nun hediye ettiği bir zihgîr ve Adam Karpowicz’in üşenmeyip Kanada’dan gönderdiği zihgîr, önümü aydınlatan ve fonksiyonel prototipler yapabilmemi sağlayan modeller oldu. Bu erken dönemde zihgîr yapımında izlediğim yöntem, daha sonra da benimseyip kullandığım, sonraki yıllarda aramıza katılan birçok arkadaşımızın zihgîrini da yapmakta yararlandığım bir yöntemdi. Meslekî beceri ve bilgim sebebiyle kolay geldiğinden ve gerekli malzemenin zaten elimin altında olmasından olsa gerek, aslında diş hekimliği-laboratuar tekniklerinin amaca yönelik uygulanmasından başka bir şey olmayan bu yöntem, hâlâ kolaylığı ve hata affeder özelliği sebebiyle tercih ettiğim bir yoldur.

Özetlersek; bu  bir “model + ölçü + negatifin içinin doldurulması + tesviye + cila” sürecidir. Açacak olursak; 1-Yumuşak ve kolay işlenen bir malzemeden parmağınıza uygun bir model hazırlarsınız. Model, zihgîrin hemen hemen bitmiş hâli gibi olmalıdır. Bu safhada en uygun malzeme, dental klinik ve laboratuar işlemlerinde kullanılan modelaj mumlarıdır. Bunların, sertlik derecesine göre ayrı renklerle kodlanan; plaka veya blok olarak üretilen tipleri vardır. Yumuşaktan serte kırmızı (pembe), yeşil ve mavi renkte üretilirler. Kırmızı ve yeşil mum ısıtarak da şekillendirilebilir; daha iyisi, bu mumlarda eksik yerlere mum ilave edebilirsiniz. Dolayısıyla, yeni başlayanlar daha uygundur. Bir ispirto ocağı ve mumu şekillendirmek için hobi mağazalarında satılan metal spatüllerden veya diğer diş malzemelerini de temin edebileceğiniz, diş depolarından alabileceğiniz modelaj spatüllerinden tedarik etmeniz gerekecektir. Mavi renkli blok mum da kullanabilirsiniz ama bu çok yüksek ısılarda eriyen, yanlış bir darbeyle bozduğunuz kısımlara ilâve yapması zor olan, ayrıca elinize damlattığında ciddi yanıklar yapan mumlardır. Bu eli yakma sorunu kırmızı/pembe mumda olmaz ama o da elde tutulurken ve modelaj spatülüyle çalışırken deforme olma eğilimi gösterir. Mavi mum blokları tıpkı boynuz veya kemikten zihgîr yapıyormuşsunuz gibi, testere, eğe ve zımparayla şekillendirmeniz gerekir. Serttir, ama elbette bahsi geçen organik malzemelerden daha kolay işlenir. Elde deforme olmaz, ama kırılma riski vardır. Ben en çok plaka şeklinde satılan kırmızı/pembe mum kullanıyorum. Bu mumu hafifçe ısıtarak kolaylıkla bükersiniz, çok kolay keser ve kazırsınız. Duruma göre, elinizdeki spatülü önünüzde yanmakta olan ispirto ocağının alevinde ısıtarak çalışın.

2- Modelinizin ölçüsünü alırsınız. Ölçü almak için çok çeşitli malzeme kullanabilirsiniz. Burada önerdiğim malzeme, diğer diş klinik ölçü maddeleri içinde nispeten hesaplı olan, sertleştikten sonra belli bir elastikiyeti koruduğu için içinden mum modeli deforme olmadan çıkarabileceğiniz bir ölçü maddesidir. “Alginate” piyasa adıyla satılan bu maddeyi diş depolarından tedarik edebilirsiniz. Suyla karıştırılan, hidrofobik bir maddedir. Küçük bir plastik kap ve karıştırmak için düz, enli bir bıçağa/spatüle ihtiyacınız var, ama size tavsiyem yine diş depolarından çok hesaplı fiyatlara alabileceğiniz “bol” (aslında “bowl” tabi) ve “alçı kaşığı” tercih etmenizdir. İşinizi çok kolaylaştıracaktır. Ölçü almak için ben bir plastik bardağın üst ½’sini kesiyorum ve biraz sulu kıvamda iyice ezip homojenize ederek karıştırdığım Alginate’ı buna koyuyorum. Madde sertleşmeden, mum modelinizi bunun içine gömmelisiniz. Öyle ki, sadece üst kenarı dışarıdan görünmeli, diğer bütün yüzeyler ölçü maddesinin içine gömülü olmalıdır. Spatülünüzün ucuyla ölçü maddesini düzeltip gerekli yerlerin gömülmesini sağlayın. Sonra, bardağa dış yüzeyinden küçük darbeler vurarak maddenin içindeki hava kabarcıklarının tahliye olmasını sağlamalısınız. Gerek Alginate’ı karıştırırken homojen bir kıvam elde etmeniz gerek bu vibrasyon sırasında kitle içindeki hava kabarcıklarından kurtulmanız çok önemlidir. Aksi takdirde dökeceğiniz (ve bitimde zihgîrinizi oluşturacak olan) madde poröz olur ve kullanımda kırılma riski artar.

3- Modelin dökülmesine gelmeden önce, elbette Alginate’ın sertleşmesini bekleyeceksiniz. Sertleşme süresi 4-5 dakikadır ama sıcak havalarda bu süre kısalır. Çalışma zamanına ihtiyacınız olacağını düşünüyorsanız (model gömerken harcayacağınız zaman) maddeyi soğuk suyla karıştırabilirsiniz. Alginate uzun süre bırakılırsa kurur ve büzülür. Yani boyutsal stabilitesi kötü bir maddedir. Onun için, elle sertleştiğini kontrol ettikten sonra, sivri uçlu bir maşa veya benzeri âletle, mum modelinizin kenarından derince kavrayıp yavaş yavaş ölçü maddesinin içinden çıkarın. Şimdi, elinizde bir yarım bardağın içinde, başparmağınıza göre yapılmış zihgîrin 1:1 ölçülerinde negatifi bulunmaktadır. Bu boşluğu her neyle doldurursanız, mumdan yapmış olduğunuz maketin 1:1 kopyasını elde edersiniz. Mum modeli bir dökümcüye götürerek bronz, pirinç, gümüş vb. bir maddeden dökülmesini isteyebilirsiniz. Mesela hem gümüş hem pirinç zihgîr istiyorsunuz; ölçüdeki bu maddeyi eritilmiş kırmızı mumla doldurun. Mum sertleşince bunu çıkarın. İşte size dökümcüye götürecek iki mum model! Eğer kendi imkânlarınızla bitireceğiniz ve daha hesaplı bir zihgîr istiyorsanız, bu boşluğu yumuşak-sıvı kıvamda hazırlayabileceğiniz ve sertleşip yeterli katılığa ulaşabilecek bir maddeyle doldurmalısınız. Diş hekimliğinde-teknisyenliğinde, bu amaçla kullanılan birçok maddeden biri ve en hesaplısı, akrillerdir. Dental akrilin ısı uygulanarak sertleşen tipleri olduğu gibi, kendi kendine sertleşenleri (otopolimerizan) vardır. Kendi kendine sertleşenler “tamir akrili” diye bilinir. Diğerleri kadar sağlam değildirler ve iyi cilâ tutmazlar, ama 60 lbs ağırlığa kadar yaylarda güvenle kullanabileceğiniz bir zihgîr yapmanız için yeterlidirler.

Dikkat: Seçeceğiniz zihgîr tipine göre ve planladığınız materyalin dayanıklılığına bağlı olarak hazırlayacağınız modelin kalınlığı değişecektir. Metal bir zihgîrin et kalınlığı da yüzük halkasının eni de, akrilik veya boynuz bir zihgîre göre daha az olacaktır. Özellikle kıymetli metalden zihgîr döktürecekseniz, işleve katkısı olmayan kütle, kesenize zarar verecektir. Otopolimerizan akril, birbiriyle karıştırılan toz ve likitten oluşmaktadır. Likitin çok keskin bir kokusu olup solunması sağlığa zararlıdır! İyi havalandırılan bir ortamda ve tercihen maske kullanarak çalışmanızı tavsiye ederim. Likitin cildinizle temasından da kaçınmanız ve lateks eldiven kullanmanız; yapamıyorsanız, işiniz bitince elinizi sabun ve bol suyla yıkamanız yerinde olur. Akrili küçük bir cam kapta karıştırın. Kıvamının orta derecede akıcı olması gerekir. Çok cıvık olursa, kırılma riski fazla bir zihgîriniz olur, çok katı kıvamlı olursa da ölçünün içine tam olarak akamaz, dökümünüz eksik çıkar. Yalnız, tıpkı modelaj mumları gibi, akril de hata kaldıran bir malzemedir. Dökümünüz eksik çıkarsa, karıştıracağınız yeni bir parti akril ile ilâve yapabilirsiniz. Yeni akril eskisiyle kimyasal bağ kurar, sağlamlık bakımından sorun çıkartmaz. Karıştırdığınız akrili, ölçü kitlesi içindeki boşluğa (mum modelin bıraktığı negatif boşluk) dökün. Ağzına kadar dolunca, yine spatülünüzle bardak dış yüzeyine küçük darbeler vurarak titreşim oluşturun. Böylece, zihgîrinizin içinde hava kabarcıkları kalmasını engellersiniz.

Renk: Diş protez yapım ve tamirinde genellikle pembe ve beyaz otopolimerizan akriller kullanılır. Isıyla polimerize olan farklı renklerde akriller vardır. Pembe veya beyaz tamir akrilini, likitine kuru boya rendeleyerek renklendirebilirsiniz. Yalnız partiküllerin küçük ve az sayıda olmasına dikkat edin. Boya kalemi ucunu özensizce kattığım akrilden yapılmış zihgîrlerimde kırılmalar gördüm. Beyaz akrilik zihgîr, bitim ve cilâ sonrasında fildişi veya kemik gibi görünmekte, gayet şık olmaktadır. Suda çözünen boyar maddelerden yapılan ve “aquarell” adıyla bilinen kuru boyalar akril likitinde tamamen erimekte ve karışım içinde partiküller kalmamaktadır.

4- Zihgîrin tesviye ve bitimi: Ölçüden çıkardığınız zihgîr, mum modelin bitiminden ara safhalardaki çalışma hassasiyetinize kadar pek çok faktöre bağlı olarak, az veya çok çapaklı çıkacaktır. Eğer temiz çalıştıysanız, bundan sonrasını eğe ve zımpara kâğıdıyla bitirebilirsiniz. Ama bir dremel âleti (oldukça hesaplı fiyatlara alınabilir ve âlet çantanızın “olmazsa olmaz”ı olur kısa zamanda), uygun uçlar ve sonunda yine eğe ve zımpara ihtiyacınız olacaktır. Zihgîrin tesviye ve bitiminde en önemli iki nokta 1-eşiğin şekli ve eğimi 2- başparmağınıza uyumudur! Eşik Osmanlı zihgîrlerinde zihgîrin damağına doğru belli bir açıyla uzanan ve yumuşak bir geçişle birleşen bir platformdur. Eşik açısı çok önemli olup, son şekillendirmeler kullanacak kişi atış yaparken, küçük düz bir metal eğesiyle sahada yapılmalıdır. Bu sebeple, “bir bilen”in desteği çabuk sonuç almak, yeni başlayanlarda atış tekniğinin doğru yerleşmesi ve sakatlıkların önlenmesi bakımından büyük önem taşır. Zihgîr parmağı sıkmamalı ama çok bol da olmamalıdır. Burada göz ardı edilmemesi gereken bir nokta, antrenman yaptıkça parmağın kalınlaşacağıdır. Mevsime göre ve vücudun su tutması veya atmasına göre de küçük değişiklikler meydana gelebilmektedir. Cilâ, yine dramel âletine takılan keçe ve fırçayla yapılabilmektedir. Biraz deneyimle çok iyi yüzey bitimi sağlayabilirsiniz. Ama bir diş teknisyeni veya kuyumcu tanıdığınızdan da cilâsını yapmasını rica edebilirsiniz. 

 

Kaynak

Dr.Murat Özveri

http://www.unutulmussanatlar.com

 
 
ISTANBUL
 
 
 
 
 
Bugün 23 ziyaretçi (28 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol