Tombak
Geleneksel kültür miraslarımızdan biri olan tombak sanatı, Osmanlı döneminden günümüze taşınmıştır. XVIII. yüzyılın başında gelişmeye başlayan sanat dalı, altın ve gümüşün çok pahalı olmasından ötürü ortaya çıkmıştır. Osmanlı devletinin maden sanatı alanında yer alan tombak, altın görünümü ile bezenmiştir. Dinî mekânlarda, mimari yapılarda ve askeri alanlarda sıklıkla kullanılmıştır. Zamanla mimari süslemelerde ve kap, vazo türü eşyalara form verilmek amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. Askeri teçhizat olarak kullanılan madeni sanat dalı olarak da önem görmektedir. Osmanlı döneminde askeri alanda yapılan eserler ilk örnekler olarak müzelerde yerini almaktadır. Geleneksel sanatlar arasında en görkemlisi olarak nitelendirilmektedir ve Osmanlı sanatının gelişmesinde büyük etken olan tombak, diğer ülkelere de örnek olmuştur.
Osmanlı döneminde altının ve gümüşün pahalı olması ya da nadir bulunmasının yanı sıra altın kullanmanın günah olduğu gerekçesi ile de bu sanat dalı ortaya çıkmıştır. Maddi ve dinî unsurların yanı sıra gelen konuklara ihtişamın ve zenginliğin göstergesi niteliği taşıyan altın ve gümüşten oluşan eşyalar ile ikram etmek ayıptır ve görgüsüzlüktür. Bu etmen de bu sanatın gelişmesinde büyük rol oynamıştır.
Tombak, altın, cıva karışımı ile harmanlanmış bakır eşyadır. Günümüzde de hâlen yaygın olan ve uygulanan bu sanat dalı, damga ve kitabelerde de görülebilmektedir. Topkapı Sarayı silah bölümünde tombak sanatı ile yapılmış, zırh, miğfer, kalkan, salah damgası gibi askeri gereçler kullanılmıştır. Hemen hemen her alanda eserleri bulunan bu sanat, Osmanlı mutfağında da kullanılmıştır. Kapların kime ait olduğunu belli etmek için bu sanat dalına ait şekiller ve teknikler kullanılmıştır. Hatta Osmanlı döneminde sahtekârlığın önüne geçmek için yine bu sanat dalından esinlenerek damgalar üretilmiştir. Günümüzde ise kemer tokaları, kahve fincanı ve güğümü, tepsi, ibrik, hamam tası, sahan gibi gereçler, bu teknik ile formlaştırılmıştır.
Tombak sanatının bazı teknikleri bulunmaktadır. Altın ve gümüşün nadir bulunduğu dönemlerde bu madenlere benzer bir teknik geliştirmek için kullanılan bu sanat dalı için, altın ve gümüşte olduğu gibi tombak malzemeleri de cıva içinde sıvılaşabilmelidir. Bu iki karışım bu teknikte “amalgam” adı ile nitelendirilmektedir. Uzun yıllar deforme olmadan muhafaza edilen ve sağlam, pürüzsüz yapıya sahip olan teknik, bu özelliği ile hâlâ gündemini korumaktadır.
Tombak Sanatının Yapılışı
Yapacağınız objeden önce, tombak sanatı için gerekli olan karışımı porselen ya da cam eşyada harmanlamak gereklidir. Bu kaplar içinde, cıva ve 24 ayar altın çok ince kıyılarak sıvılaşmış bir hale getirilir. Bu karışım ve pürüzsüz sıvılaşma işlemi ahşap kaşık ya da çubuk yardımı ile gerçekleştirilir. Bu karışımın daha pürüzsüz hâle gelmesi ve daha akışkan hale dönüşmesi için tülbentten geçirilir. Bu sanatı yapacak obje iyice dezenfekte edilir. Karışımı objeye sürmek için, fırça ya da bez tampon kullanılır. Yüzeye karışım iyice yedirilerek sürülür ve odun kömürü ateşi üzerine konularak iyice kuruması ve cıvanın uçması sağlanır. Odun ateşinin küllenmiş olması şattır. Şimdilerde düşük ısıda fırınlarda da bu işlem yapılabilmektedir. Cıvanın uçma işlemi esnasında ağzınız mutlaka kapalı olmalıdır. Çünkü cıvanın içinde bulunan zararlı etkenler, iç organlara zarar verebilir ve bunun sonucu ölüm olabilir. Bu sanat ile uğraşan birçok üstat bu yüzden yaşamlarını yitirmiş ve birçok tehlikeden geçmiştir.
Tombak sanatı tekniği ile oluşturulan eşyaların deforme olmamasının sebebi, yapılan karışım yüzeye sürülünce obje onu içine çeker ve özdeşleşir. Bu da tabaka oluşumuna engel olur ve çizik, darbe, döküntü gibi olumsuz durumlar ile karşılaşmayı önler. Osmanlı döneminin üstatları, bu sanat dalına birçok eser sunmuştur. Fakat bu eserlerin çok azı günümüze kadar taşınmıştır. Maddi zorluklar esnasında birçoğu satılmış ve ihtiyaç duyulan alanlarda kullanıldığı için zamanla kaybolmuştur. Fakat geleneksel sanat meraklıları bu sanatı devam ettirerek öz kültürümüze sahip çıkmayı başarmışlardır.
Kaynak
http://www.bilgiustam.com |