Çorapçılık
MÖ V. yüzyılda Altay Pazırık kurganında bulunan keçe çoraplar, Türklerde çorap geleneğinin çok eskilere dayalı olduğunu kanıtlar. Örgüyle yapılmış, ayakkabı astarı denilen şey, çorabın bir türü olabilir. MS II. yüzyıldan başlayarak keçe ya da hayvan postundan kesilerek dikilen, ama esnek olmayan çorap benzeri giyeceklerin üretildiği de biliniyor.
Anadolu kültüründeki çorapların benzerlerini ise Balkan ülkelerinde, Türkmenistan’da, Yunanistan’da, sürüleriyle yaşayıp oradan oraya dolaşan topluluklarda da görebiliyoruz. Türkçedeki çorap sözcüğü ise Farsça kökenlidir. “Gorab” sözcüğü, Arapça’ya “curab”, buradan Türkçeye ise “çorap” olarak geçer ve Balkan diline de girer. Türkmenistan’da ise çoraba “ceşka” adı verilir.
El örgüsü çorap bugünkü biçimine ise, XVII. yüzyılda örgü makinesini icat eden William Leey sayesinde kavuştu. Ardından ipek çorapların üretimi geldi. 1930’larda naylonun bulunmasıyla sanayi, ipek çorap üretme bağımlılığından kurtuldu ve dayanıklılığı nedeniyle naylon çoraplar yavaş yavaş piyasaya sürülmeye başlandı. Amerika’da üretilen ilk naylon çorapların, “Naylon Günü” ilan edilen 15 Mayıs 1940’ta satışa sunulacağı duyurulmuştu. Dükkânlar açılmadan önce önlerinde oluşan kuyruklarla çoraplar daha o gün tükendi.
Malzemesi yün veya pamuk iplik olan çorapları örerken “iğ” adı verilen beş küçük şiş kullanılmaktadır. İğler yaklaşık 10-15 cm uzunluğunda bir ucu çengelli çelikten yapılmış şişlerdir. Düz demir çubuklar eğe ve zımparanın yardımıyla; pürüzsüz yuvarlak hale getirilir. İğin ucuna eğe yardımı ile çengel şekli verilmektedir. Şişin ucundaki çengel sayesinde daha hızlı çorap örülmektedir.
Çorabın ana malzemesi olan kuzu yünü genellikle Uşak’tan getirtilir. Krem renginde olan bu yünleri kullanırken, motifler için renkli yün veya sentetik iplik kullanılmaktadır. Bursa çok göç alan bir kent olması nedeniyle kültürel anlamda faklılıkları da bir arada yaşamaktadır. Her kültür kendi çorap motifi, örme tekniğini beraberinde getirmiş ve günümüze kadar yaşatmıştır. Özellikle Karacabey ilçesine bağlı Yenikaraağaç köyü çorapçı köy olarak tanınmakta ve ördükleri “Drama çorabı” ile isimlerini duyurmaktadır. Drama çorabı dışında ”Yörük çorabı“, “Pomak çorabı” gibi her kültürün kendini motifleri ile ifade ettiği çorap çeşitleri bulunmaktadır.
Eski Yunanların giydiği “skyhos” yani ayağa dolanan bir posttan yapılan hafif ayakkabılar, Romalılar zamanında, Britanya adalarının işgali sırasında buraya taşındığında çizmenin içine giyilerek ayaklarının korunabileceğini gören Anglosaksonlarca benimsendi. Avrupa'nın güneyinde uzun çorapların kadınlar için olduğu kabul edilirdi. Bunun yanında Katolik Kilisesi, beyaz ketenden diz üstüne çıkan çorapları papazların tören giysisi olarak kabul etmişti. XIV. yüzyılda çoraplar ve pantolonlar aynı amaçla giyilmeye başlanmıştı. Pantolon yerine geçen uzun ve dar çoraplar erkekler tarafından tercih edilmekteydi.
El örgüsü çoraplarsa, günümüzdeki biçimini XVII. yüzyılda almıştı. 1920'lerde kadın giysilerinin etek boylarının kısalması sonrasında bacaklar ve bunlara giyilen çoraplar görünür hale geldi. Bu dönemde şeffaf çoraplar ipek ya da suni ipekten imal edilmekte ve uyluğun üst kısmında sonlanmaktaydı. 1930'lardan sonra bu çorapların yapımında naylon kullanılmaya başlandı. Bu tarihten sonra kadın giyiminin değişmez bir parçası haline gelen naylon çoraplar popülaritelerini 1960'lara dek sürdürdü.
Külotlu çorap ilk kez Amerika'da Allen Gant Senior tarafından 1959'da icad edilmiş ve Kuzey Carolina'da Glen Raven Mills şirketi tarafından üretilmiştir. Geliştirilen dairesel örme makineleri hem el işçiliğini azaltmış hem de dikişsiz çorapların yapımını olanaklı kılmıştır. Glen Raven Mills şirketi 1965'te ilk dikişsiz külotlu çorabı piyasaya sürmüştür. Külot ve çorabı birleştiren bu giysi büyük ilgi görmüş ve özellikle tetiklediği mini etek modası ile birlikte 1960'larda büyük bir hızla yayılarak naylon çorabın yerini almıştır. Külotlu çorabın yayılması korse ve jartiyer kullanımının da azalmasına yol açmıştır. Aynı dönemde Spandex veya Elastan’ın icadı külotlu çorabı daha rahat kullanışlı ve şık bir hale getirmiştir.
Ülkemizde birçok geleneksel el işleri ve buram buram kültür kokan sanatlar bulunmakta. Bunlardan biri de çorap örücülüğüdür. Çorap örmek konusunda pek hamaratlı olan kadınlarımız bu işi birbirlerine öğreterek hem kültür haline getirmiş hem de bu işi ticarete dökerek para kazanmaya başlamışlardır.
Giydiğimiz çeşit çeşit çorap vardır. Kalın, ince, desenli veya düz spor görünüm taşıyan bu çeşitli çoraplar sadece makinelerin elinden çıkmıyor tabii ki. Köşe başında veya fuarlarda satın aldığımız birçok rengârenk çorap var ve bu çorapların çoğunu sorduğunuzda el yapımı olduğunu göreceksiniz.
Bu el yapımı çorapların da bir sanat olduğunu biliyor muydunuz peki? Evet, yanlış duymadınız. Bu ürünler de bir sanat. Hatta devlet tarafından kursları da açılmış durumda. Peki, nedir bu çorap örücülüğü sanatı? Aslında bildiğimiz çorap örme sanatıdır fakat tek farkı bu işlemi daha farklı ve donanımlı yünler ile ve daha farklı ve üstün desenler kurarak örmek. Aslında şu sıralar insanlar tarafından önemini yitirse de turistlerden oldukça fazla rağbet var bu işe. Her sokak başına bir tane çorap dükkânı koyulsa bizim insanımızın pek dikkatini çekmezken oradan geçen her turist imrenerek bakar ve dayanamadan bir tane alıverir.
Kaynaklar
http://www.elsanatlari.net
http://www.unutulmussanatlar.com
https://tr.wikipedia.org |