Oya-Dantel
Oya
Oya; iğne, tığ, firkete ve mekik kullanılarak ince iplik veya ipek iplikle yapılan ilmeklerden oluşmuş ince örgü danteldir. İğne oyası; iğne ile kumaş, kalın iplik ve zincir üzerine düğüm atılarak yapılan örgü türüdür. İğneye takılı ipliğin, oluşturulan küçük gözeneklerden geçirilip sıkıştırılması ile meydana gelen düğümlerin devam ettirilmesiyle yapılan bir el işidir. Oya, evlenmeden önce genç kızların çeyizlerinde sergilemek ve evlilik sonrası yaşamında kullanmak üzere evlenmeden önce havlu ve yazma kenarına değişik renk ve şekildeki ip örgü şeklidir. Genellikle çiçek desenleri örülür.
Oya ve Çeşitleri
Boncuk Oyaları
Boncuk oyaları, ipek, pamuk ve sentetik ipliklerden boncuk kullanılarak yapılmaktadır. Tığ ve iğne ile yapılan oyaların uçlarına çeşitli boncukların geçirilmesi suretiyle meydana gelmektedir. İşçiliğine ve işlendikleri araçlara göre değişik adlar almaktadır. Anadolu'da en çok rastlanan ve kullanılan oya çeşididir.
Firkete Oyaları
Firkete oyalarının malzemesi de genellikle pamuk ipliğidir. Ancak son örneklerinin sentetik iplerden yapıldığı görülmektedir. Bir firketenin iki sapına iplikler geçirilip tığ ile orta kısmından bağlanarak işlenmektedir. Firketenin enine göre meydana gelen bu örgülerin kenarlarına tırtıl, boncuk veya pul geçirilerek yapılan örnekleri de bulunmaktadır. Dikilecek kısım ayrıca zincir çekilerek hazırlanmaktadır.
İğne Oyaları
Dünya literatürüne “Türk Danteli” olarak giren iğne oyalarımız, ilk bakışta dantelle benzerlik gösterse de, bir alan oluşturan ve mutlaka bir eşyaya dikilmek üzere yapılan iki boyutlu dantelden, üç boyutlu yapısı ve başlı başına bir süsleyici olması ile ayrılmaktadır. İğne oyalarının malzemesi genellikle ipektir. İğne oyasının ortaya çıkıp gelişmesinde en büyük etken, Anadolu'nun İpek Yolu üzerinde olması ve ipek üretimi yapılmasıdır. Küçük iğnelerle düğümlenmek suretiyle yapılan oyaların, düğümler sıkıştırıldıkça örgü gözleri de küçülmektedir. İğne üzerine iplikle ilmik atarak ve iğneyle ipliği bu ilmik içinden çekerek yapılan iğne oyalarının, kare ve üçgen olmak üzere iki ilmek çeşidi bulunmaktadır. Tekli sarma veya çiftli sarma biçiminde yapılabilen iğne oyalarının, tekli sarmasında, önce kumaşa batırılan iğnenin üstüne ipliğin sağdan sola doğru çevrilmesiyle bir halka oluşturulur. İlmekler belli aralarla tekrar edilerek “zürafa” adı verilen birinci sıra tamamlanır. Dönüş sırasında aynı ilmek soldan sağa doğru yönlendirilen halka içinden geçirilerek yapılmaktadır.
Dünyada “Türk Danteli” olarak bilinen iğne oyası; ipek iplikten iğne ile oluşturulan üç boyutlu kenar dantellerine verilen addır. O nedenle iğne oyaları, herhangi bir tekstilin ki bu genelde eşarp olmaktadır, kenarına oya olması amacıyla yapılan dantellerdir. Bağımsız ve tek başına kullanımı bu nedenle çok fazla söz konusu olmamaktadır. “El emeği göz nuru” tanımına en fazla uyan el işlerinden biri olan iğne oyaları, Anadolu’da birçok ev hanımı tarafından yoğun şekilde üretilen bir elişi olup, bazı yörelerde aynı zamanda alım satımı yapılan bir ticari mal hüviyetindedir.
El sanatları, bir ulusun kültürel kişiliğini yansıtması bakımından önemlidir. El sanatları ile toplumda dostluk, arkadaşlık, yardımlaşma gibi değerler de yaşamış ve yaşatılmıştır. Anadolu kadını duygularını renklere ve oyaya dönüştürmüştür. İğne oyası, düğüm düğüm işlenerek sevgiliye, hasrete, umuda, istek ve dileklere ulaşmak için kullanılmıştır. Çok zengin çeşide ve geçmişe sahip olan iğne oyaları, sadece süs eşyası olarak değil kişinin duygu ve düşüncelerini ifade etme aracı olarak da kullanılmıştır.
İğne oyasının esası, ipek iplik kullanılarak, iğne ile atılan minik düğümlerin biriktirilmesi ile belirli şekillerin oluşturulmasıdır. İğne oyasında kullanılan bu düğümlerin kare ve üçgen olmak üzere iki ayrı şekli söz konusudur. İğne oyalarında esas; ipek iplik kullanılması olmakla beraber, pamuklu iplikle, naylon iplikle de bu sanatın icra edildiğine şahit olunmaktadır. Ayrıca, boncuk, misina gibi süslemeye yardımcı malzemeler de oyanın içine, oluşturulan desene uygun olarak dâhil edilmektedir. Oya bitirildikten sonra üç boyutlu şeklini en iyi şekilde yansıtabilmesi ve daha hoş görünmesi için kolalanır.
İğne oyalarının boyutlu yapısı ve süsleyici niteliği ile el sanatlarımız içinde önemli bir yeri vardır. İğne oyalarının Anadolu’da çok eskilere dayanan belgeleri bulunmuştur. Avrupa ülkelerinin dillerinde ‘‘oya’’ sözcüğüne rastlanmamıştır.
Koza Oyaları
Koza oyalarının malzemeleri koza parçalarıyla ipektir. Oyanın esas motifleri kozalarla yapılmaktadır, sonra da iğne veya tığ ile örülmüş kısımlara eklenmektedir. Bazen kullanılan kozalar muhtelif renklerle boyanmaktadır. İşçiliği iğne oyaları kadar zor ve zaman almaktadır.
Kumaş Artığı Oyaları
İnce şerit şeklinde olan bu oyalar, atkı ve çözgüsü olduğu için bu ismi almaktadır. Diğer örgülerden gerek teknik ve gerekse oyaların özel biçiminden dolayı farklıdır. İsminden başka oya ile alâkası olmayan dokuma oyalar ekseriye üç renkli ipliklerle işlenmektedir.
Mekik Oyaları
Mekik oyalarının malzemeleri de tığ oyalarında kullanılanlarla aynıdır. Belli uzunlukta bir ipliğe, istenen motifin şekline göre mekikteki iplikler halkalanarak işlenmektedir. Yapımı iğne oyalarından daha kolay, tığ oyalarından daha zordur. Tekniği hacimli motiflerin örülmesine elverişli olmadığı için iğne ve tığ oyaları kadar çeşitleri bulunmamaktadır.
Mum Oyaları
Mum oyaları, koza ve yün oyalarıyla aynı tekniktedir, motifler renkli mumlarla hazırlanmaktadır. Isıdan ve fazla el değmesinden dolayı bozuldukları için çeşitlerine ulaşılamamaktadır. Gelin başlarında en güzel örneklerine rastlanmaktadır.
Tığ Oyaları
Tığ oyalarında daha çok pamuk ipliği kullanılmakta ise de son zamanlarda sentetik ipliklerin tercih edildiği görülmektedir. Tığlarla zincirlenerek örülmektedir. İplikle bir ilmek (halka) oluşturulmakta sonra tığa sarılan iplik bu ilmeğin içinden geçirilerek çekilmektedir. Zincirden oluşan ilmekler, sıralar biçiminde üst üste örülerek motifler oluşturulmaktadır. Bazı örneklerde ilmeklerin araları ve içi farklı sayı ve dolama çeşitleri ile boş bırakılmakta veya doldurulmaktadır. Böylece boş ilmekler ve dolu yüzeyler yanı sıra farklı atlamalar ve değişik boyutta deliklerle değişik motifler oluşturulmaktadır.
Yün Oyaları
Malzemeleri genellikle yün, çok kere pamuk ipliğidir. Koza oyaları gibi oyanın bir kısmı iğne veya tığ ile örülmektedir. Yünlerden yapılmış motifler iğne veya tığ ile işlenmiş kısma dikilerek meydana getirilmektedir. Motiflere göre istenen şeklin verilmesi için zamk, kitre veya bunların yerini tutan yapıştırıcı bir madde ile ıslatılarak şekillendirilmektedir.
Hesap işi
Ayrıntıları, “Nakış Bölümü”müzde görebilirsiniz.
Çin İğnesi
Ayrıntıları, “Nakış Bölümü”müzde görebilirsiniz.
Antep İşi
Ayrıntıları, “Nakış Bölümü”müzde görebilirsiniz.
Maraş İşi (Dival İşi)
Ayrıntıları, “Nakış Bölümü”müzde görebilirsiniz.
Sim Sırma Bindallı (Maraş İşi)
Genel Bilgi ve Gelişim Evreleri:
Sim sırma tek yüzlü bir işlemedir. Desenin altı özel olarak hazırlanan karton ile kabartılıp yedi kat sırma desen üzerinden atlatılarak kenarlarda iplik ile karşılıklı tutturulur. Aynı işlem yan yana uygulanarak işlenir. İşleme tekniği araç ve gereçleri diğer işlemelerden farklıdır. Bu işlem, Maraş ilimizde yapıldığı için “Maraş İşi” adını almıştır. Maraş’ta halk arasında “sırma işi” olarak adlandırılır. Araştırmalara ve Maraş’ta bu işi yapan ustaların verdikleri bilgiye göre Maraş işi, XVI. yy’da ülkemize Arap Yarımadası’ndan geçmiştir. O tarihten beri yerleşmiş, benimsenmiş ve geliştirilerek bünyemize uydurulmuş, milli işimiz haline getirilmiştir. Bugün Maraş’ta bu işlemeyi sanat haline getiren 4-5 usta vardır. Bu ustaların yaptığı işlemeler şaheserdir. Mesleklerini oğullarına öğreterek devam ettireceklerini söylemektedirler.
Sim sırma işi Kahramanmaraş’a özgü bir el sanatıdır. Sırmanın tarihi Selçuklular dönemine kadar uzanır. Osmanlı Sarayına (Çelebi Mehmet’e) gelin giden Dulkadiroğlu Beyi’nin kızı Emine Hatun’un çeyizleri arasında bulunan sırma işleri saray çevresinin dikkatini çekmiş ve çok beğenilmiştir. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet’e gelin giden Dulkadir Bey’in kızı Sıddi Mükrime Hatun’un çeyizleri arasında çeşitli sırma işlerinin olması Kahramanmaraş’a has el sanatının Rumeli’ye geçmesine yol açmıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı Türk sanatında önemli bir yer tutan sırma işlemeciliği özel bir sanat dalı haline gelmiştir. Varlıklı aile kızlarının sim sırma ile yapılmış el işleri, çeyizlerinde başköşeyi tutmuştur.
1947 yılında Kahramanmaraş Kız Meslek Lisesi bu tarihi sanat dalını yaşatma adına sim sırma işlemeciliği bölümünü kurmuş ve böylece ortadan kalkmak üzere olan bu Türk sanatı günümüzde kadın-moda gelişimine paralel olarak el sanatlarının çeşitli dallarında uygulanır olmuştur. Burada yetişen genç ustalar sim sırma el sanatının tanıtımı adına ülkemizin her köşesinde hizmet vermektedir. Kahramanmaraş’ta evlerde ve küçük atölyelerde sim-sırma işini yapan hanımlar hem bu sanat dalını yaşatmakta hem de aile ekonomilerine katkıda bulunmaktadır. Sim sırma işi kumaşın ön yüzünden yürütülen, arka yüzünden görünmeyen, diğeri kumaşın arka yüzünden yürütülen ön yüzünden görünmeyen sim ve sırma kullanılan ikiyüzlü işlenen bir nakıştır.
Sim sırma ilk zamanlar Çukurova beylerinin binici takım ve başlıklarına gümüş sırmalarla işlenirdi. Daha sonraları Maraş, Antep ve Kilis’te erkeklerin kullandıkları fesleri süslemiştir. XVIII. yy’da silah kılıflarında, palaskalarda, kemer ve erkek yeleklerinde görülür. Zamanla halk tarafından öğrenilmiş ve zengin ailelerin kızlarına çeyizler hazırlanmıştır. Örneğin: yatak örtüsü, sedir örtüsü, seccade, bohça ve gelinlik… Folklor ekibi kıyafetlerinde kullanılarak zamanımıza kadar gelmiştir. Son yıllarda, milli işimiz olarak benimsediğimiz Maraş işinin daha fazla geliştirilip, yaymak üzere Milli Eğitim Bakanlığı tarafından seminerler düzenlenmektedir. Maraş Kız Enstitüsü’nde, Ankara ve İstanbul Olgunlaşma Enstitüleri’nde özel olarak kurulan atölyelerde çalışmalar sürdürülmektedir. Bu güzel işlemeye olan rağbet daha fazla yayılacağını göstermektedir.
Sim sırma işinde deriyi desene göre kesme-oyma önemli bir yer tutar. Maraş işi çizme, deri kesme-oyma, yapıştırma, işleme ve süsleme özelliği olan bir tekniktir. Desenin altı hazırlanarak kesilmiş karton ile beslenir. 5-7 kat sırma, 3-4 kat sim ile desen üzerinden yürütülerek karşılıklı kenarlardan iplik yardımıyla tutturulur ve yan yana devam edilerek işlenir. Önceleri saraçlar tarafından at başlıkları, dizginler, eyerlerin altına koyulan keçeler üzerine, yastık ve perdeler üzerine işlenirdi. Sim-sırmanın özel bir sanat dalı haline gelmesinden sonra günümüzde kadın giyim eşyaları, bindallı, sabahlık, gece kıyafetleri, çantalar, masa örtüleri, bayan ayakkabıları, terlik, küpe, broş, seccade, Kur’ân-ı Kerîm kabı, gözlük kılıfları, para keseleri, panolar, yatak örtüleri ve oda takımları yapılmaktadır. Erkek giysileri arasında Maraş abası, palaska, cepken, şalvar ve zıbınlara işlenmektedir.
Sim sırma işinde sırası ile aşağıdaki işlemler uygulanır. Bu işlemler birbirinin tamamlayıcısı olduğu için sırasını değiştirmemek yerinde olur. l- Sim sırma işinde desen kâğıdı hazırlama, 2- Sim sırma işinde graf kâğıdı (çimento torbası kağıdı) hazırlama 3- Sim sırma işinde deseni teyelleme, 4- Sim sırma işinde deseni oyma, 5- Sim sırma işinde deseni kumaşa yapıştırma, 6- Sim sırma işinde kumaşı işlemeye hazırlama, 7- Sim sırma işinde hazırlanan kumaşın tezgâha sıkıştırılması, 8- Sim veya sırma ile Maraş işi yapma, 9- Sim sırma işini gri mukavvadan temizleme, 10- Kabartma kartonu hazırlama, 11- Sim sırmada pesent iğnesini yapma, 12- Sim sırmada verev pesent iğnesini yapma, 13- Sim sırmada hasır iğnesini yapma, 11-12-13 numaralı işlemler desene uygun olarak düz iğnesi ile beraber veya başlı başına işlenir. Sim sırma sarı ve gümüş rengi sırma, sim ile işlendiği gibi motiflerin tamamı veya bir kısmı koton ve ipliklerle de işlenir. İşlenen motifi zenginleştirmek için gerektiğinde boncuk, pul, straz çeşitli taş ve toplar kullanılır.
Uygulandığı Yerler: Gelin elbiseleri, hırka, sabahlık, tuvalet, fantezi elbiseler, dekoratif eşyalar, kemer iğne, yüzük, gözlük ve tarak şaseleri, ayakkabı ve terliktir.
Kullanılan Kumaşlar: Sire saten, kadife, organza, şifon, çeşitli ipekli kumaşlardır. İnce kumaşlar üzerine işlenirken, altı organza veya astarlık kumaşlarla duble edilir.
Kullanılan İplikler: Altın ve gümüş sırma, sim, ipek, keten ve pamuk ipliklerdir. Sırmaları desen kenarlarında tutturmak üzere çamaşır ipeği kullanılır. Çamaşır ipeği, işlenecek kumaşın renginde olmalıdır. Çamaşır ipeği iki kat yapılarak mumlanır. Temiz bir bezle fazla mumları silinerek kullanılır.
Kullanılan araç ve gereçler: Çiriş, möhlüke (keski) biley taşı, makas, küçük tezgâh, büyük tezgâh, askı, makaralık (çağ), çıkrık, sırma, balmumu.
Desen İçin Faydalanılan Kaynaklar: Çeşitli model ve mecmualar, yapılmış örnekler, geometrik şekiller, beyaz işi desenleri.
Sim sırma yapılırken dikkat edilecek teknik esaslar
1- İpliğin tek veya çift olarak mumlanması, 2- Desenin sert bir kurşun kalemle çizilmesi, 3- Sırmayı tutturmada çamaşır ipeği kullanılması, 4- Tutturma ipliğinin işleme esnasında dibinden tutulup çekilmesi. 5- Desen keski ile oyulurken oyma işlemine desenin ortasından başlaması (kaymaması için), keserken rahatlıkla görülebilmesi için desenin kendinize doğru bakması. 6- Möhlükenin tahta kısmının sağ avuçla iyice kavranması, sağ elin işaret parmağının keskinin ucu ile birlikte kartona değdirilmesi. 7- Möhlükenin ucunun kâğıda batırılıp çıkarılarak ve itilerek kesme işleminin yapılması, 8- Keskinin ucu kaymıyorsa ucuna sabun sürülmesi, 9- Kartonları keski ile keserken altına iki kat gri mukavva veya tahta konulması. 10- Keskinin ara ara bileytaşı ile bileylenmesi. 11- Bizle iğnenin karşılaştırılması. 12- Bizle iğnenin sağ el ile birlikte tutulması. 13- Deseni beyaz kartona yapıştıran çirişin sulu olması, 14- Sarı kartonun altına sürülen çirişin koyu olması, 15- Sırmanın dolaşmaması için büyük makaralardan küçük makaralara çıkrık ile sarılması, 16- İşleme yapılırken sırmaların yan yana gelmesi ve yerine oturması.
Maraş işi Osmanlı hat sanatında da önemli bir yer tutar. Sim sırma ile işlenen hat işleri günümüze kadar bozulmadan gelmeyi başarmıştır. Milletlerin kültür ve kişiliklerinin en canlı belgeleri sayılan el sanatları asırlar boyu toplumun yaşayışı, zevki, sanat anlayışı, el becerisi ile bütünleşerek insan ruhunun derinliklerinden eserlere incelikle yansıtıldığı görülmektedir. Türk hanımlarının ustalık ve hayal gücünü yansıtan, Kahramanmaraş’ta hanımların el emeği göz nuruyla yaptıkları sim-sırma işlemeciliği tüm dünyaya kültürel bir ışık yansıtmaktadır.
Ajur
Ayrıntıları, “Nakış Bölümü”müzde görebilirsiniz.
Antika
Ayrıntıları, “Nakış Bölümü”müzde görebilirsiniz.
Kasnak İşi (Suzeni)
Ayrıntıları, “Nakış Bölümü”müzde görebilirsiniz.
Aplike
Düz ya da desenli bir kumaştan kesilmiş motifleri veya parçayı başka bir kumaşın üzerine değişik iğne teknikleri yardımı ile tutturma, yapıştırma, kapama tatbik etmektir. İlk çağlardan beri yapılan aplike tekniğinin günümüzde de sevilerek uygulandığı görülmektedir. Aplike tekniği uygulanırken iki tip kumaş kullanılır: 1-Fon kumaşı: İşlemenin zeminini oluşturan asıl kumaştır. 2-Aplike (Kapama) kumaşı: Fon kumaşı üzerine çeşitli iğne teknikleri ile tutturulan kumaştır. Aplike tekniği üç değişik yöntemle uygulanmaktadır: Aplike nakış 1-Kapalı Aplike (kapama aplike) 2-Açık aplike (düz aplike) 3-Enkrüste Aplike (araya geçirme). Aplike kumaşını tutturmada sıkça kullanılan iğne teknikleri a) Sarma b) Paris puanı c) Fantezi Çin iğnesi d) Kıvırarak Paris puanı f) Blonya iğnesi e) Kordon g) Türk ajuru h) Rişliyö.
Yabancı Nakışlar 1-Basit Nakış İğneleri a) Düz iğneler b) İlmikli iğneler c) Zincir iğneleri d) Düğümlü iğneler e) Karışık iğneler 2-Goblen a) Düz goblen b) Verev goblen c) Kanaviçe yapma (tek iğnesi) d) Kanaviçenin çift iğnesini yapma 3-Tül İşi. Tülün deliklerine koton ipliğinin motife uygun olarak gezdirilmesi veya atılması ile yapılır. Keten tül, ipek tül ve naylon tül üzerine uygulanır. Giyim süslemeleri, çeşitli örtüler, oda takımları benzeri ürünlerde kullanılır. Tül işi üç farklı teknikle yapılır;
Beyaz İş (Sarma)
Klasik bir işleme tarzı olan beyaz iş nakışın temelini oluşturur. Çok kullanışlı bir işleme tarzıdır. Önceleri beyaz kumaş üzerine beyaz iplikle işlenmekteydi. Bugün renkli kotonlarla renkli kumaşlar üzerine tatbik edilmektedir. Çeşitli örtüler, çay-yemek takımları, iç ve dış giyim süslemeleri vs. de kullanılır. Beyaz iş pürüzsüz bütün kumaşlar üzerine yapılabilir. Keten poplin, opel patiska cinsi pamuklular; saten tafta, birman gibi ipekliler. Beyaz işi teknikleri: a) İnce sarma b) Sarma dolgusu c) Puan d) Yarma dolgu e) Rişliyö f) Ciğerdeldi g) Kolber
Marka (Monogram)
Marka birkaç harfin birleşmesinden meydana gelen şekillerdir. Marka aynı zamanda bir süsleme sanatıdır. Sık dokunuşlu pürüzsüz bütün kumaşlar üzerine uygulanabilir. Marka işi ve giyim eşyaları üzerine (yatak takımları, şase, mendil, gömlek, bluz, eşarp) işlendiği gibi eşya sandıklarına herhangi bir müessesenin özel bir simgesi olarak, sanat eserleri üzerine imza yerine kullanılır. Markalar çiziliş tekniklerine göre dört kısma ayrılır: 1-Düz çizgili markalar 2-Tırnaklı markalar 3-Japon tarzı markalar 4-Fantezi markalar
İngiliz Dantel (Dantel Anglez)
Dantel, (Fransızca “dentelle”) her türlü iplikle örülen veya bir kumaşın kenarına işlenen, türlü biçimde ince ve ağ görünümünde örgü çeşididir. Dantelin masa örtülerinden, giyim ürünlerine geniş bir kullanım alanı vardır. Buna keza tarihimizde de önemli bir yer teşkil etmektedir. Yörelere göre değişkenlik gösteren dantel çeşitleri sayesinde o yörenin kültürünü bir nebze olsun tarihçilerin anlamasında yardım olmuştur.
Dantel ve oya, ipliklerin ağ gibi bir doku oluşturacak biçimde iğne, mekik ya da tığla örüldüğü, genellikle motiflerle bezeli bir örgü türüdür. Dantel üretiminde bugün pek çok yapay elyafın da kullanılmasına karşılık en çok keten, pamuk ve ipek kullanılır.
Dantelin kökeni, çok eski el sanatları olan, makromeyi andıran düğümlü ağ işinden nakışa kadar uzanır. Düğümlü ağ işi örnekleri Eski Mısır mezarlarında ve İsviçre’deki göl evlerinde bulunmuştur. Kumaşın ipliklerle bezenmesi anlamına gelen nakış ise, yüzyıllarca önce Çin, Hindistan, İran ve Yakındoğu’da yapılırdı.
Dantel yapmanın başlıca iki yolu vardır: Bobinlere ya da makaralara sarılmış ipliklerle yapılana “mekik danteli” ya da “kopanaki” denir. İğneyle yapılana ise “iğne danteli” ya da “oya” denir. Bu iki yöntem birleştirilerek de dantel yapılabilir. Günümüzde makinelerde üretilen danteller elde örülmüş izlenimi vermektedir.
Dantel Sanayisinin Doğuşu
Dünyada Dantel
Dantel yapımının tarihi XVI. yüzyıla, Venedik’e dayanır. Oraya da doğudan gelmiş olabilir. Venedik’te hem iğne, hem de mekik danteli yapılırdı. İğne dantelinde önce keten kumaştan iplikler çekilir, bu ipliklerden çeşitli yollarla işlemeli desenler oluşturulur ve buna “antika işi” denir. Kumaşın kenarlarına iplikle sarma işi yapılmasıyla oluşturulan “fisto” adlı dantel türleri de vardır. Ağ ya da file dantel türünde ise motifler gevşek ilmekler atarak oluşturulur. Venediklilerin iğne danteli sanatı çok geçmeden İsviçre, İspanya ve hemen sonra da Flandre’da moda oldu. İspanyol dantelleri altın ve gümüş ipliklerle yapılıyordu ve Magriplilerin desenlerinden izler taşıyordu. Venedik danteli daha sonra, aralarında Fransa da olmak üzere Avrupa’nın birçok bölgesine yayıldı. Fransızlar, Venedik dantellerini satın almak için öyle çok para harcadılar ki, bunun üzerine XIV. Louis’nin maliye bakanı Jean Baptiste Colbert, Alençon ve Argentan yakınlarında bir dantel sanayisi kurdu. Yöre halkını eğitmek üzere Hollanda ve İtalya’dan dantel ustaları getirtti. Fransa dantel sanayisi güçlenince kralın emriyle yabancı ülkelerden dantel alımı durduruldu. Fransa Venedik’in yerini alarak iğne dantelinin merkezi durumuna geldi. Zarif desenli iğne ve mekik dantelleri ve yüksek nitelikli keten iplikleriyle ünlü Flamanlar, aynı zamanda çok çeşitli geleneksel dantel desenleri geliştirdiler. İngiltere’ye dantel yapma sanatını Flamanlar götürdü.
Yine Venedik’te geliştirilen mekik danteli, bobinler üzerine sarılı ipliklerle yapılan çok zarif bir örgü tipidir. Bobinler küçük saplı makaralara benzer. Desen ne kadar büyük ve ayrıntılıysa, kullanılan bobin sayısı o kadar artar. İşlemeler, içi pamukla doldurulmuş bir yastık ya da silindir üzerine yapılır. Desen, bir parça parşömen ya da kalın bir kâğıt üzerine çizilir ve yastığın üzerine gerilir. Desenin çizgileri boyunca küçük iğneler sokulur ve oldukça karışık olan örgü ya da dokuma işine başlanır. Bobinler öne ve arkaya atılarak, parşömen model üzerinde taslağı belirlenen ağ örgüsü oluşturulur. En ünlü mekik dantelleri Fransa ve İngiltere’de yapılmaktadır. El yapımı çok büyük mekik dantelleri 13 cm genişliğinde şeritler halinde yapılır ve birbirlerine birleştirilir.
XVI. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar geçen süre içinde el dantelleri çok çeşitli amaçlarla kullanıldı. En zarif danteller kilise törenlerinde giyilen giysiler için yapıldı. Düğün ve saray giysileri de aylarca emek verilerek örülen dantellerden yapılırdı. Ayrıca, dantel ya da üzerinde zarif dantel süslemeler bulunan keten masa örtüleri kullanılırdı. Almanya’da Erzgebirge’de tığ dantelleri erkekler tarafından üretiliyordu. Barbara Uttman Harz’da bir dantel sanayisi kurdu. Plauen makine danteli üretiminin büyük merkeziydi. Amerika, Meksika, Kanada, Şili ve Brezilya’da tül işini ve işlenmemiş keten üzerine kaba işi anımsatan danteller üretilir. İngiltere’de Devon ve Hamilton’da tığ dantelleri, Homiton’da aplike dantel, Buchkingam ve İrlanda dantelleri vardır. Belçika’da eski Flandres dantelleri, Brabant’ta Valenciennes danteli, Binche, Mechlen, Brugge, Rosaline, Grammnont danteli tığ dantelleridir. Flaman tül işi ve Brüksel işi iğne dantelleridir. “İngiltere işi” adıyla bilinen danteller Belçika’da üretilir. Danimarka’da dantelcilik Brabant etkisindedir. Tonder’de birçok fabrika kurulmuştur. İspanya’da İspanya işiyle altın ve gümüş danteller üretilir. Sevilla ve Barcelona’da Fransız etkisini taşıyan Challiy dantelleriyle makine işi dantel yapımına yer verilir. Tığla ya da dantel üzerine işlenmiş dantel mantilalar ün kazanmıştır. Hollanda’da Protestan Fransız mültecileri Nartiles fermanının yürürlükten kaldırılmasından sonra fabrikalar kurdular. Haalem ipliği dantel yapımcılığında dünyaca kullanılır oldu. Ayrıca Amsterdam’da kraliçe dantelleriyle başlık süslemeleri için özel olarak üretilen ve Potterkanten adı verilen Hollanda dantelini sayabiliriz. Macaristan’da tığla Bohemya danteli ve Milano işi türünde lase danteller üretilir. İtalya’da Venedik işi Roselline ya da güllü dantel ve Burano dantelleri iğneyle yapılır. Cenova işiyle Milano işi ise tığla üretilir. Rusya’daki doğu tipi desenlerle bezeli güpür danteller 1875-1880 arasında Fransa’da moda olmuştur. İsveç’te Dalarna’da (gagnef) köylü üslubu dantellere rastlanır. Orta Çağ’dan başlayarak Vadsitena rahibeleri altın ve gümüş üretmişlerdir. Çek Cumhuriyeti’nde dantelcilik ulusal bir sanayidir. Karlovy Vary yakınında nejdekle birleşerek dantel yapımı yaygınlaşmış ve gelişmiştir.
Türkiye’de Dantel
Dantel ve oya Türk el sanatlarının kadınlarca yürütülen önemli bir koludur. Kökenleri, uygulamaları ve ürünleri farklı olan dantel ve oya ayrı ayrı gelişmiş el sanatlarındandır. Bazı araştırmacılar Türkiye’ye XVI. yüzyıldan sonra Venedik’ten ve öteki Avrupa ülkelerinden ilk dantel örneklerinin geldiğini ileri sürerken; bazıları da doğu ülkelerinde ve özellikle Anadolu’da çok gelişen oya türünden el sanatı ürünlerinin Venediklilerce Avrupa’ya götürüldüğünü ve buradan “dantel” adıyla, biraz daha değişmiş olarak Türkiye’ye geldiğini belirtir.
Türkiye’de dantel, çeyiz içinde yer alır; yatak, divan ve masa örtülerinde, yastık kenarlarında, çevre ve mendillerde süs öğesi olarak kullanılır. Bütünüyle dantel olan perde ve örtüler de vardır. Oya, dantelden farklı olarak çiçek, meyve, yaprak gibi bitkisel motifler ile simgesel şekillerin ibrişim ya da başka bir iplikle örülmesiyle elde edilir. Kimi oyalarda renk renk küçük boncukların kullanıldığı da görülmektedir. Dantelin motifleri çoğunlukla örülürken oluşturulur. Oysa oyalar bütünüyle simgelediği varlığın biçimine uygun olarak örülür; top top, salkım salkım, yaprak yaprak sıralanmış motiflerden oluşur. Oyalar Anadolu genç kızlarının ve kadınlarının günlük yaşamlarında karşılaştıkları her varlığı ve kendilerini etkileyen her olayı renkli iplikle ya da boncukla biçimlendirip oluşturdukları bir kenar süsüdür.
Oyalar ya iğne, tığ, firkete ve mekik gibi yapıldıkları aracın ya da ilk çıktıkları kentin adıyla anılır. Ayrıca simgeledikleri ya da benzetildikleri varlığın adıyla anılan oyalar da vardır. “İğne”, “tığ”, “firkete”, “mekik” oyaları; “Bursa”, “Selanik” oyaları; “yaprak”, “gül”, “sümbül”, “biber” oyaları; “oğlan perçemi”; “komşu çatlatan”; “çarkıfelek” gibi adlar buna örnektir. Boncukla yapılan oyalar da “boncuk oyası” diye adlandırılır.
Kuşaktan kuşağa aktarılarak geliştirilen Türk oyaları, yalnız kadınlar tarafından değil, bir dönemde erkekler tarafından da kullanılmıştır. Delikanlılar, külhanbeyler külâhlarının etrafına sevgililerinin armağan ettiği oyalı yemeniler sararlardı. Batı Anadolu ve bazı İç Anadolu illerinin zeybek ve efeleri de son derece süslü oyalarla çevrelenmiş baş yemenileri kullanmışlardır. Bu oyalı yemeniler uzun efe külâhlarına kat kat sarılırdı ve efeye ayrı bir gösteriş katardı.
Oya günümüzün Anadolu genç kız ve kadınlarının da severek yaptıkları el sanatlarının başında gelmektedir. Her genç kız ya kendisi örerek ya da bu işlerle geçimini sağlayan oyacı kadınlara ördürerek başörtülerinin etrafına geçirilmiş ya da herhangi bir iş için kullanılmaya hazır oyaları çeyizinde bulundurur. Kadınların toplumsal durumları ile uygun oyalarla süslenmiş başörtüleri takmaları eskiden yaygın bir gelenekti. Evli, nişanlı, nişanlısı askerde, hamile, dul ve yaslı kız ya da kadınların iç dünyalarını yansıtan oyalar vardı. Günümüzde yeni adlarla da anılarak yapılmakta olan oyalar başörtüsü dışında bazı eşyaların kenarına dikildiği gibi, yaka iğnesi, kemer ve çanta süsü olarak da kullanılmaktadır.
Makine Yapımı Danteller
XVIII. yüzyılın sonlarında ve XIX. yüzyıl başlarındaki Sanayi Devrimi dantel üretiminde büyük değişikliklere yol açtı. Dantel üretiminde kullanılan ilk makineler örgü makinesi temeli üstüne kurulmuştu. 1780’e gelindiğinde bu makinelerin bazıları Fransa ve İngiltere’de kullanılıyordu. 1809’da İngiliz John Heathcoat, elde yapılan mekik dantelinin ağını dokuyabilen bir makine yaptı. El dokumacıları bu makine örgüsü ağı daha çok, sonradan bezenecek bir yüzey olarak kullandılar. Üzerine desenler işlediler, kaliteli muslin kumaşlarla aplikeler yaptılar, arasından kurdeleler geçirdiler ya da iğne oyası motifler iliştirdiler. 1813’te geliştirilen Levers makinesiyle el işi dantellere benzeyen zarif dantel motiflerinin üretilmesi sağlandı. Modern Levers dantel makinesi ise yaklaşık 15 ton ağırlığındadır ve 2,5 metre ya da daha fazla genişlikte dantel dokuyabilir; bir defada 600 tane dar ara danteli çıkarabilir. Ara dantelleri, ağartılıp boyandıktan ve kayganlık verildikten sonra şeritleri birleştiren tek bir ipliğin çekilmesiyle birbirlerinden ayrılır. Dantele benzer bir başka dokuma türü de Schiffli nakış makinesiyle yapılır. Bu makinede tül ya da organze gibi ince ve saydam kumaşlar üzerine desenler işlenir. Modern makine dantelleri pamuk, ipek, yün, yapay ipekli kumaş, naylon ya da bu gereçlerin karışımıyla yapılabilir.
Dantel Türk mü Fransız mı?
Bahsedilen özellikler neredeyse hemen her evin bir odasında yer alan gipür perdelere ait. Ama biz hâlâ “Fransız”da takılı kaldık. Bu arada bazı markaların spotları da İsviçre vurgusuyla kafamızı karıştırmadı değil. Brillant Gipür’ün araştırmalarına bakılırsa bu konu daha farklı boyutlar içeriyor. Görünen o ki gipürün zarafetinden pay çıkarmak ne Fransa’nın ne de İsviçre’nin hakkı.
İstanbul’un nüfusu milyonlara ulaşmadan önce zamanın usulca aktığı ve bir tığ gibi bu güzeller güzeli şehri işlediği yıllarda Türk kadınlarının maharetli ellerinden çıkan danteller evlerini ve kendi yaşamlarını incecik bezeyip şekillendirirken Avrupalıların da ilgisinden kaçmıyordu. Hac için Kudüs’e gitmek üzere yola çıkan Avrupalılar Konstantinopolis’e uğramadan geçmek istemezlerdi ve İstanbul’dan etkilenmeden ülkesine dönen hiç kimse olmazdı içlerinde. Ülkelerine döndükten sonra unutulmak istenmeyen Doğu’nun gizeminin kâğıtlara dökülmesi kaçınılmaz oluyordu. Seyahatnamelerle yaygınlık kazanan egzotik Doğu imajına “Binbir Gece Masalları”nın çevirisi de eklenince yabancı elçilikler arasında heyet trafiği de baş göstermeye başladı.
İşte, Türk hanımlarının maharetli ellerinde narin görünümler kazanan dantelin Fransızları büyülemesi de bu elçilik alışverişinin başladığı yıllara rastlar. Osmanlı İmparatorluğu’nu temsilen Fransa’ya giden diplomatların hem ev dekorasyonlarında hem de hanımların giysilerinde yer alan danteller yakın çevrelerdeki Fransız hanımlarının da ilgisinden kaçmaz. O dönemlerin ilk dantel işlemeleri, din adamlarının, soyluların giysilerinde, sofra örtüsü ve perde süslerinde ve vaftiz giysilerinde yaygın olarak kullanılır. Burjuva sınıfının da giysilerinde dantel işlemelere sıkça yer vermesi dantelin yaygın olarak kullanımında hızlandırıcı bir etken olur. Örtülerde, eşyalarda hatta erkeklerin giysilerinde de hanımların zarafetini aratmayacak kadar yer alır. Pantolonlarda, ellerin üzerine doğru kat kat inerek ceketten daha uzun olan gömlek kollarında hatta bazen kaşkol bazen de fular gibi yakalarda da detay olarak kullanılır.
Rivayete göre Fransız hanımları önceleri Türk hanımları kadar başarılı olamazlar bu işte. 1750’lerde Fransızlar bu sanatı profesyonelce öğrenmek ve dantel nakışının ülkelerine yeni bir ticari kaynak oluşturmasını sağlamak için Türk hanımlarını Fransa’ya davet ederler. Fransa’ya giden Türk hanımları Lyon şehrine yerleştirilir. Bu aynı zamanda dantelin sektörel boyut kazanmasına öncülük eder. İlk dokuma sanayi hamlelerinin başladığı o yıllarda yerel dokumacılarla mekanik dokuma tezgâhlarını icat edenler arasında ölümlere varan kıyasıya mücadeleler başlar. Dokuma alanında ilk buluş sayılan mekiğin mekanik işlenmesinden modern tekstil endüstrisinin kuruluşu diye tanımlanan ilk mekanik dokuma tezgâhının icadına kadar bu kargaşa sürüp gider. En sonunda İngiltere Krallığı tarafından dokuma makineleri şiddetle yasaklanır. Ancak bu dönüşüm her yeni icatla kendini yenileyerek hızla yayılmaya gizli gizli getirtildikleri Saint Gallen manastırından devam eder.
O zamana kadar sesi pek duyulmayan Fransa 1800’lü yılların başında desenli dokuma tezgâhını icat ederek bu alandaki en büyük gelişmeye imzasını atar. Eskiden günlerce süren iş, desene göre delikler delinmiş bir karton parçasının ustalıklı kullanılması sayesinde bir saat gibi kısa bir zaman dilimi içinde başarılır ve en zor motiflerin dahi kolaylıkla işlenmesi sağlanır. Böylelikle Fransa tekstil sanayiinin ekonomik gelişimi, teknik mükemmeliyeti ve sanat olgunluğunun teminatı olma şansını da elde eder. Bu kez desenli dokuma tezgâhının mucidi bizzat Napolyon tarafından ödüllendirilir ve himaye edilir. Sahibinin adıyla Lyon’da 30 bin Jaquard tezgâhı kurulur. Milyonlarca insana istihdam ve kazanç sağlayacak bir endüstri kenti olan Lyon’a Fransız hanımlarına danteli en ince ayrıntılarıyla öğretecek olan Türk hanımlarının yerleştirilmesi de rastgele bir seçim değildir. Halen Fransa’da sırf dantel işiyle uğraşanlara tahsis edilmiş küçük yerleşim birimlerinin varlığını koruduğundan bahsedilir.
Fransızlar dantel işleme tekniğini geliştirdikten sonra bu sanata ticari boyut kazandırarak İsviçre’ye de satarlar. Bir süre sonra dünyanın en gelişmiş dantel makinelerinin üreticileri arasında İsviçre de boy göstermeye başlar. Fransa’yla İsviçre’nin sık sık karşı kulvarlarda çarpıştırılması 1800’lü yıllarda Venedik’te işlenen bir tür iğne danteliyle gipür dantele geçişten sonra da devam eder. Ülkemizde 91’lere kadar bazen Fransa’dan bazen de İsviçre’den ithal edilen gipürün üretimine geçilmesi “Brillant Gipür”ledir. Bazılarına göre gipürle tarih, iç içe örülmüş, birinin diğerinin ilhamından uzak kalamayacağı bir örgü. Çıkış noktası kabul edilen İstanbul’dan farklı kapıların aralandığı Fransa’ya kadar götürülüyor bu çizgi. İlk olarak 1995 yılında Cemil İpekçi’nin “Gipürün Dansı” adlı defilesiyle XVII. yüzyıl Fransa’sında gipürün insanların yaşantılarını nasıl şekillendirdiği anlatılmıştı.
Elişi-Nakış Teknikleri
El Nakışında Desen Geçirme Teknikleri
İşlemede deseni kumaşa geçirme, işlemenin güzel ve kaliteli olmasındaki en önemli etkenlerden biridir. Kumaşa düzgün olarak geçirilmeyen bir desenin düzgün bir şekilde işlenmesi mümkün değildir. Deseni, kumaş cinsi ve işleme tekniği göz önüne alınarak değişik teknikler yardımı ile kumaşa geçirmek mümkündür. İşlemede kullanılan desen geçirme teknikleri şu şekilde sıralanabilir: 1) Deseni çizerek kumaşa geçirme a) Deseni kumaş üzerine koyarak çizmek b) Deseni kumaş altına koyarak çizmek 2) Deseni delerek kumaşa geçirmek 3) Deseni kopya kâğıdı ile kumaşa geçirmek 4) Deseni sayarak kumaşa geçirmek 5) Deseni teyelleyerek kumaşa geçirmek 6) Deseni ütüleyerek kumaşa geçirmek 7) Deseni oyarak kumaşa geçirmek.
Kaynaklar
http://www.unutulmussanatlar.com
https://tr.wikipedia.org |