Nargilecilik
Nargile Tarihçesi
İlk olarak milattan önce, ibadet amacıyla yakılan tütün yapraklarının verdiği keyif ile fark edilip, hayatımızın vazgeçilmezlerinden oldu. Tarih boyunca pipo oldu, puro oldu, sigara oldu, ağızlarda çiğnendi. Ancak hiçbir şekil, tütünle “nargile” kadar bütünleşmedi. Hindistan cevizinin dışındaki tütün benzeri tabakayı yakan ve cevizin içine soktukları kamışla keyif yapan Hintliler, asırlar sürecek olan nargile geleneğini de başlatmış oldular. Zaten ismi de Farsçada “Hindistan Cevizli” anlamına gelen “Nargil” kelimesinden geliyor. Ve nargile aradan geçen yüzyıllar sonunda bir kültür haline dönüştü. Hindistan Cevizi zamanla yerini ilk önce kabağa ardından da porselen ve bronz gövdeli nargilelere bıraktı ve bunları çini, gümüş cam gövdeliler izledi. Önce İranlılar sonra da Araplar arasında yaygınlaştı. Osmanlı ise tütünü XVI. yüzyılda tanıdı. Tiryakilerin bir anda çoğalması üzerine dönemin din uleması tütün kullanımına karşı fetva çıkardı. Fetva üzerine de Padişah I. Ahmet tütün içmenin yasaklanması hususunda bir ferman yayınladı. Ancak, I. Ahmet'ten sonra tahta geçen Sultan Mustafa ve II. Osman devirlerinde tütün yasağının önemli bir etkisi olmadı. Araplar “sisa”, İranlılar “kalyan” adını verir.
Dünyada Nargile
Nargile, Yakın ve Orta Doğu'da, Arap Yarımadası'nda, bazı Afrika ülkelerinde, Türkiye ve Yunanistan'da gayet iyi tanınıyor ve de çok seviliyor. Böylesine rağbet gören nargileyi elbette artık Amerikalılar da görmezden gelemiyorlar. Ancak ABD ve Fransa'daki sıkı tütün kanunları özel nargile tütünlerinin ithalatına zorlaştırsa da yine de bir yol bulunup bu ülkelerde de benzeri nargile keyifleri yakalanabiliyor. İster “nargile kahvesi”, ister “neo-Orientalist cafe” densin, netice itibariyle nargile içilen her yer muhabbet ve huzurun merkezi olarak büyük rağbet görüyor.
Lübnan
Günümüzde kadınlarla erkeklerin birlikte kahvelerde içtikleri nargile, ülkenin yakın geçmişteki savaş döneminde halkın, sığınaklarda bir araya gelerek sohbet etmesinde önemli bir araç olmuş. O karanlık günler biraz da nargilenin desteğiyle aşılabilmiş.
Suriye
Bu ülkede nargile içicileri daha çok yaşlı erkekler. Diğer ülkelerdekilerin aksine buradaki kahvelerde sohbet yerine daha çok gazete okumak tavla, dama ya da satranç oynamak tercih ediliyor. Suriye'nin diğer bir özelliğiyse önemli bir nargile ihracatçısı olmasıdır.
Ürdün
Ürdün'de yol kenarlarında uygun yer olsa dahi, nargile kahvelerinin teraslarda olması tercih edilmiş. Bu kahvelerde koyu sohbetlerin yanında tavla ve kâğıt oynamak da son derece popüler.
Yunanistan
Özellikle Türkiye'den giden Rumlar arasında son derece yaygın olarak içilen nargile, Yunanlar tarafından da seviliyor. Bu ülkede nargile Türk kahvesi eşliğinde içiliyor.
Mısır
Bu ülkede nargile on yedinci yüzyılın başından itibaren içiliyor. Mısır'da nargile o kadar popüler ki, her sokakta, her köşe başında nargile içenlere rastlamak olası. Genellikle yirmi dört saat açık olan nargile kahvelerinde hafif yemek servisleri de yapılıyor.
Libya
Libya'ya tütünün ulaştığı on yedinci yüzyıldan bu yana nargile içiliyor. Büyük palmiye ağaçlarının gölgesindeki lokantalarda yemek yendikten sonra kadınlı-erkekli aileler oturup nargile keyfi yapıyorlar. Libya'da nargile severlerin kendi tütünlerini içmek istemeleri olağan karşılanıyor.
Tunus
Küçük kentlerde rastlanmasa da büyük ve orta ölçekli Tunus şehirlerinde nargile içiliyor. Bu ülkede özellikle turistler nargileye büyük ilgi gösteriyorlar.
Yemen
Yemen'de de nargile oldukça yaygın bir biçimde içiliyor. Ancak sözcük olarak “nargile” kullanılmıyor, kendi yerel dillerindeki adı tercih ediliyor.
İran
Nargile İran'ın olmazsa olmazlarından bir tanesidir. Günlük yaşamda nargile bu kadar önemli olduğunda bazı ayrıcalıkları da hak ediyor. Sıkı dinî kuralların uygulandığı ülkede iş nargileye geldiğinde bu kurallar hafifliyor ve de kadınlar nargile kahvelerine eşleri ya da annelerinin eşliğinde gidebiliyorlar.
Hindistan
Nargilenin anavatanı Hindistan elbette bu geleneğini sürdürüyor. Bazı Hintliler nargileye o kadar düşkünler ki, seyahate çıktıklarında dahi nargilelerini yanlarında götürüyorlar.
Afganistan
Afganistan'da nargile daha çok yaşlılar tarafından içiliyor, gençler sigarayı tercih ediyorlar. Afganistan'daki nargileler alışılagelmiş görüntüden biraz farklılar, marpuç bölümü bir boru değil onun yerine kamış kullanılıyor.
Çin
Çin'deki nargile şekli de alışılagelenin son derece dışında. Daha çok büyük bir çakmağı andırıyor. Gövde bambudan ya da gümüşten yapılıyor. Gümüş üzerinde de ahşap süslemeler bulunuyor.
Fransa
Nargile salonları ilk olarak Marseilles ve Lyon'da açılmış. Bunlara daha çok “kültürel kafe” deniyor ama netice itibariyle buralarda sadece nargile içiliyor. Elbette Paris'te de bu kahvelerden bol bol bulunuyor. Bu tür kahvelerin resmi adıysa “neo-Orientalist cafeler”.
Amerika
Amerikalılar arasında nargileyle tanışıp da onu sevmeyen yok. Bu ülkede tütün karşıtı pek çok yasa bulunmasına karşın nargileseverler buna pek aldırmıyorlar, her geçen gün nargile içilen mekân sayısı artıyor.
Nargile Kültürü
Masa - Meşe - Köşe - Ayşe
Çok eski bir keyif olduğu için zaman içinde nargileyle ilgili özlü sözler de üretilmiş. “Masa, Meşe, Köşe, Ayşe” bunlardan bir tanesi… Masa, içeceğinizi koyacağınız yer. Meşe, ateşi yakmakta kullanılan odunu, meşe kömürünü anlatmaktadır. Bu da yalnızca meşenin “pirnav” adı verilen türünden elde ediliyor. Köşe, bu keyfin ortalık yerde yapılamayacağını, Ayşe ise servis yapan garsonları ve servisin kalitesini anlatan kelimeler.
Nargile İçmenin Âdabı
Bir kere sigara içer gibi içilmiyor nargile. Havayı nefes alır gibi çekmelisiniz ki şişedeki su fokurdasın ve tütün yansın. Havayı ağzınıza çok yavaşça ve hafif bir havada sürekli çekmelisiniz. Nargilenin marpucu ağzınızda durmalı ve nargilenin fokurdadığını duymalısınız. Tömbeki lüleye yerleştirildikten sonra üzerine odun kömürü ateşi konur. Ateşi söndürmeden, tömbekiyi devirmeden içmek maharet istiyor. Nargilenin en büyük keyfi muhabbeti, çünkü tek başına içilen nargile tiryakilere göre bir şey ifade etmiyor. İşte hem muhabbet ihtiyacından hem dumanına katlanmak zor olduğundan, nargileciler nargile kahvelerine gidiyorlar. Muhabbet özelliği, sigaradan kurtulmanın ve nargile tiryakisi olmanın en önemli nedenidir. Eğer nargile bilerek içilirse, sigaradan çok daha az zararlı. Doğru içim dumanı içe çekmeden yapılıyor. Bir doldurum en az bir buçuk saat sürüyor, ehli olanlar bu süreyi dört saate kadar çıkarabiliyor. İçilmesi çok zaman alan nargile acelesi olmayanların, hayatı daha bir ferah içinde yaşayanların gözdesi olarak kabul ediliyor.
Nargile İçmenin Raconu
Nargile içimi sigara gibi değildir. Havayı nefes alır gibi çekmelisiniz ki şişedeki su fokurdasın ve tütün yansın. Nargile şişesinin içindeki suyun üzerinde bir hava boşluğu var ve siz marpuçtan nefes çektiğinizde gelen duman, bu hava boşluğundan geliyor. Sonra hava çıkacak başka bir yeri olmadığı için sudan vakum yapıyor ve gelen duman suyun içinde süzülerek ve soğuyarak size ulaşıyor. Sigarayla en büyük farkı da dumanın soğuk olmasıdır. Nargile havadar ve sakin mekânlarda içilir. Nargilenizi asla yüksek bir yere koymayınız. Eğer nargileyi biriyle ortak içiyorsanız, marpucunuzu direk partnerinizin eline vermeyin. Masaya bırakın oradan alsın. Ve asla nargilede tütüne ek başka bir şey içmeyin.
Nargile
Nargile, Asya'ya özgü geleneksel bir tütün içme aracıdır. Kullanıcının bir hortum aracılığıyla sudan geçerek süzülen dumanı içine çekmesini sağlayan bir düzenek olan nargile, içim şekli ve âdabı, yüzlerce yılda oluşmuş kullanım geleneği ile basit bir âletten fazlasını ifade etmekte olup, Doğu kültürünün bir parçası haline gelmiştir.
Yapısı ve Tasarımı
Nargile temel olarak 4 bölümden oluşur:
Ser: Nargilenin uzun gövdesi. Boyun kısmı dar olmakla birlikte karın kısmına inildikçe çapı genişleyen, yapı olarak sürahiye benzeyen bir parçadır. Cam, metal ve seramikten yapılır.
Lüle: En üstte bulunan, tömbekinin konulduğu delikli tabladır. Gümüş, pirinç ya da bakırdan yapılmış, oymalarla süslü bir muhafaza ile çevrilidir. Üzerine köz konularak gerekli ısı sağlanır.
Marpuç: Dumanı şişeden alan ve ağza ulaştıran bölümdür. Bu bölümde kullanılan hortum koyun derisinden yapılır.
Şişe: İçinde dumanı filtre eden suyun olduğu ve fokurdamaların geldiği bölüm.
Bunlar dışında nargilenin diğer elemanları ise şöyledir:
Sipsi: Marpucun ucuna takılan, dumanın içinden çekildiği küçük ağızlıktır. Tercihen kehribardan yapılır, fakat maliyet sebebiyle ve hijyenik açıdan genelde plastik olanları kullanılır. Mermer ya da gümüş olanları da mevcuttur.
Tepsi ve rüzgârlık: Tepsi közden düşen külleri toplar, rüzgârlık ise közün sönmemesi için kullanılır.
Tömbeki: Nargileye has tütün. Nargilenin tasarımında İslâm’ın etkisindeki sanatın derin izleri görünmektedir. Cami minaresini andıran ser kısmı bunu çok iyi simgelemektedir. Ayrıca ser kısmı genellikle çiçek ve yaprak desenleriyle süslenmekte ve bunlarda zaman zaman yaldız kullanılmaktadır. Marpuç kısmında ise genelde el dokuması olan kilim desenleri kullanılmaktadır.
Çalışma Şekli
İçici marpuçtan nefes aldığında oluşan basınç farkıyla hava sırayla közden, sonra ısınarak lüledeki gözeneklerden geçer. Sıcak hava ile ısıtılan tömbekinin dumanı karışarak suyun içinden geçer, bu esnada soğur. Daha sonra hava marpuçtan içiciye ulaşır. Nargile içerisinde bulunan su, dumanı soğutmanın yanı sıra içindeki katranı da bir miktar süzer.
Nargile, uzun zaman İstanbul Tophane’de, İzmir Kemeraltı’nda ve Ankara Gençlik Parkı'nda tömbeki olarak sunulmaya başlanmış. Bu nostaljik mekânların müdavimlerini ise genellikle orta yaşın üstündeki insanlar oluşturuyordu. Daha sonraki, yani yakın dönemlerdeki aromalı nargilelerin hayatımıza girmesi ile daha hafif bir içecek haline gelen nargile genç kitle tarafından da tercih edilmeye başlandı.
Nargile Tütünü
Nargilenin belki de en önemli öğesi “tömbeki” denilen tütünüdür. Bu tütün kıyıldıktan sonra geceden ıslanmaya bırakılır ve servisten önce suyu sıkılarak “harbi” de denilen çelik şişlerin yardımıyla lülelere yerleştirildikten sonra yine ıslatılmış ancak ikiye bölünmüş ve kalın damarları alınmış bir tütün yaprağıyla sarılır. Daha sonra sere yerleştirilen tömbeki pırnal (çalı görünümlü, kısa boylu bir meşe türüdür ve en değerlisi Fethiye'de yetişenidir) kömüründen elde edilmiş köz ile yakılır. Tömbeki üretiminde kullanılan tütün bitkisi sigara, puro, enfiye gibi diğer tütünlerden daha kısa boylu, daha geniş, daha tıknazdır. Yaprakları daha esmer, daha küçük, daha etli ve diğer türlerden daha dayanıklıdır. Virginia ve Burley tütünlerinde yüzde 3-4, Türk tütünlerinde yüzde 1-2 olan nikotin oranı, tömbekide yüzde 10'a kadar çıkabilir. Tömbeki Türkiye'de Hatay - Samandağ ve Konya - Hadim bölgelerinde üretilir. Tütün gibi toplanır, ama farklı işlemlerden geçer.
Yukarıda bahsedilen klasik tömbekinin yanında bugün Mısır'dan getirtilen ve adına “bahri” veya “Arap tömbekisi” denilen bir tömbeki türü daha bulunmaktadır. Fermente edilmiş meyvelerden elde edilen bu tömbeki türü daha çok genç nesle hitap eder. Bu tür tömbekilerde çok değişik (doksandan fazla) aromalar kullanılır. Elma, nane, kayısı, çilek, muz, limon, ananas, kavun, çilek, cappuchino aromalı olanları yaygındır.
Nargile Kültürü
Doğu kültürünün bir öğesi olan nargile sonradan Batı’da da kimi değişikliklerle kullanılmaya başlanmıştır. Kullanım kültürü dolayısıyla bu iki türe göre farklılıklar gösterir, ancak pek çok ortak öğe de mevcuttur. Batı’da birden çok marpuca sahip nargile kullanımı yaygındır. Bu uygulama Doğu’dakine göre farklı bir toplu içim ortamı sunar ki Doğu’da nargilenin bir marpucu vardır ve el değiştirmediği sürece tek kişi tarafından içilir. Arap kültüründe kullanıcı içtikten sonra ya marpucu masaya dayayarak bunu belli eder, ya da ağız kısmı kendine bakacak şekilde eğimli tutarak yanındakine ikram eder. Kabul eden, nargileyi verene elinin tersi ile hafifçe vurur ya da sıvazlar, bu memnuniyet göstergesidir. Kafe ve restoranlarda ise her kullanıcının ayrı bir nargile ısmarlaması yaygındır. İspanya'da “tetería” adı verilen ve genelde Müslüman göçmenlerce işletilen çay evlerinde nargile içimi yaygınlık kazanmaktadır. İsrail'de “nargeela” olarak adlandırılan nargile kullanımı özellikle Yemen, İran, Irak ve Türkiye'den gelen göçmenler arasında yaygındır. Bunun yanında İsrailliler arasında da nargile kullanımı görülür.
Nargile tiryakileri arasında, güzel bir içim için ortamda olması gerektiği düşünülen dört öğe var ki, bunlar “nargilenin dört şartı” olarak geçiyor. Maşa, meşe közünü karıştırmak için gerekli, en iyi köz meşeden oluyor. Güzel bir köşeye yerleşmek tabii ki önemli ve Ayşe de tiryakinin çay, kahve gibi istekleri için hazır bulunmalı. Bu deyiş özellikle “eski toprak” Türk tiryakiler arasında yaygın olarak kullanılıyor.
Nargilenin Hazırlanışı
Öncelikle sıcak su ile yıkadığımız şişemizin içine tercihen su, süt, meyve suyu v.b bir sıvımızı koyarız. Serimizi doldurmuş olduğumuz şişeye oturturuz. Burada önemli olan; seri oturttuğumuzda hava kaçırmamasıdır. Kontrol etmek için elimizle lülenin oturtulduğu yeri elimizle kapadıktan sonra marpucun takıldığı yerden üfleriz. Eğer kaçırıyorsa serin oturduğu kısmı bez bantla birkaç kat sararız ve öyle oturturuz. Bir ayrı konu ise serimizin ucu şişede olan sıvının 3-4 cm içinde olması gerekmektedir. Orta kısmı oturttuktan sonra, sıra lülemize tütünü koymaya gelir. Tütünü koymak da çok önemlidir. Tütünü lüleye koymadan önce kullanacağımız kadar tütünü kabından çıkarıp, ellerimizde birbirinden ayıra ayıra tel tel hale getirmemiz gerekmektedir. Lüleye koyarken ise tütünü serpiştire serpiştire mümkün olduğunca bastırmadan koymak gerekmektedir. Bunu yapmamızın nedeni, nargileyi içerken ateşin lülenin alt tarafına ulaşmasını sağlamaktır. Eğer tütünü bastırarak koyarsak, sadece üst tarafını içeriz ve çabuk yanar.
Tütünümüzü koyduktan sonra sıra geldi lüleyi alüminyum folyo ile kapatmaya. Alüminyum folyonun kalınlığına göre 1, en fazla 2 kat folyo ile kaplanır. İnce folyo ile tek kat kaplanırsa, folyo yanabilir. Kapladıktan sonra kürdan aracılığıyla folyo delinir. Deliklerin miktarı genelde içiciye göre tercihen az veya çok delinir. Ama genelde deliklerin çok bitişik olmamak şartıyla folyonun her tarafı delinir. Sonra lüle yerine oturtulur. En son ve en önemli şey ise marpuç seçimidir. Her aromanın kendine ayrı marpucu olması gerekmektedir. Muz marpucu elma aromalı bir nargilede kullanılırsa, güzel zevk ve tat vermez. Özellikle nane ve cappuchino marpuçlarının ayrı tutulması gerekmektedir. Çünkü bu iki tütünün tatları çok yoğundur, bu yüzden marpuca çabuk işler. Marpuç seçimini yaptıktan sonra, közümüzü koyar, güzel bir sohbet ile nargilemizi içeriz.
Nargilecilik
Altı deniz, üstü saman, aman efendim aman, köpürdükçe saçar duman! Karnı gurgur eder kurbağa değil, ağzında zurnası var zurnacı değil, başında helvası var helvacı değil! Ol nedir ki su içinde seslenir, leblerinin busesine yaslanır, dem çeker yanar tüter hem sinesi, üfledikçe gark olur sefinesi! Eski konak, çay bahçeleri ve kahvehanelerde, bu tip mekânların raflarında, antika eser satan yerlerde, nostaljik mekânlarda en sık gördüğümüz objlerin başında nargile gelmektedir. Pek çoğu oldukça özenle hazırlanmış, nostaljik çizgiler, estetik malzemeler, geleneksel motifler ve desenlerle süslenmiş bu nargilelerin nasıl ve nerede yapılmış olduğunu hep merak etmişizdir. Özellikle seri üretim özelliği taşımayan ayrı ayrı ve her biri değişik şekillerde ve elle yapıldığı izlenimi veren nargilelerin hepsi bir sanat eseri görünümündedir.
XVI ve XVII. yy’dan beri Osmanlı hayatının bir parçası olan ve bu kültüre mahsus bir zevk ve incelikle üretilen nargileciliğimiz hakkında neler biliyoruz ve neler öğrenebileceğiz. Nargile, Balkanlar, Ortadoğu ve Güney Asya'da kendine özgü bir kültür geliştiren geleneksel bir tütün içme aracıdır. Bir hortum aracılığıyla sudan geçerek süzülen dumanın içilmesini sağlayan bir düzenek olan nargile, içim şekli ve âdabı, yüzlerce yılda oluşmuş kullanım geleneği ile kendine özgü bir kültür, âdap ve muaşaret gerçekleştirmiş, bu yönüyle de Doğu kültürünün bir parçası haline gelmiştir.
Nargile âletinin yapımı ve ortaya çıkması ile ilgili olarak A.Esat Bozyiğit şu bilgiyi vermektedir: “Bu âlet, ilk kez Hindistan'da icat edilmiş ve ‘narçil’ denilen büyük hindistan cevizinin kabuğundan yapılmış. Narçil, Mısırlılar tarafından da rağbet görmüş ve adına da ‘nargil’ denilmiş. Araplar C harfini G sesiyle kullandıklarından ‘narçil’, burada ‘nargil’ ya da ‘nargile’ biçimini almış. Daha sonraları İranlılar da bu âleti benimseyerek, büklüm yılan anlamına gelen Marpuç'u bulmuşlar ve narçil yerine fayanstan nargile şişesi, bronzdan başlık yapmışlar, öyle ki hemen ekime de başlayıp Isfahan, Şiraz ve Keşan'da güzel ve leziz tömbekiler üretmişler. Tömbeki bir cins tütün oluyor. Şam ve Yemen'de de ağaçtan uzun başlıklar, hindistan cevizinden sac yağı üzerine oturtulmuş ve marpucu kalın bezlerle dikilmiş nargileler kullanmışlar, İranlılar nargileye ‘galyan’ diyorlar. Araplarca “şişa”, İranlılarca ise “galyan” olarak adlandırılan nargilenin tasarımında İslâm kültürünün derin izleri gözükür. Cami minaresini andıran ser kısmı bunu çok iyi simgelemektedir. Ayrıca ser kısmı genellikle çiçek ve yaprak desenleriyle süslenmekte ve bunlarda zaman zaman yaldız kullanılmaktadır. Marpuç kısmında ise genelde el dokuması olan kilim desenleri kullanılmaktadır."
Geleneksel Türk Nargilecilerinin Özellikleri
Üzerlerinde minyatürler, gravürler, Osmanlı devrine ait motif, desen ve diğer süsleme unsurlarıyla bezenmiş nargilelerin nerede ve nasıl yapılmış olduğunu hepimiz merak ederiz. Döküm, cam ve seramik gövdeli nargilelerin yapımında ve çizgilerinde gösterilen özen her birini bir sanat eseri seviyesine çıkarmaktadır. Nitekim geleneksel nargilelerimizin günümüz teknolojisi ile yapılanlardan daha üstün olduğunu bir nargile ustası da şöyle itiraf ediyor: “Nargilelerde eski kalite yok artık, iyi nargilenin şişesi kristal olmasa bile en iyi kalite camdan olmalı. Cam da üfleme usulüyle imal edilmeli. Nargilenin üst kısmı ise pirinç-sarı dökümden yapılmalı. Marpuç ise iyi kalite meşinden olmalı, iyi ıslatılmak, bıçkı ile özenle tıraş edilmelidir. Meşin, boyuna ağaç kalıplara döşenen helezon telin üzerine sarılmalı. Ağaç kökünden yapılma yapıştırıcı kullanılmalı. Makineyle üzerine iplik sarılmalı. Hortumun üzerindeki küçük halı parçası iyi bir nargilede özel olarak dokunmuş bir halı parçası olmalı, ama biz parça döşemelik kamıştan yapıyoruz. Ağızlık, sert, dayanıklı ağaçtan yapılmalı. Ağızlığın orta kısmı fildişi olmalı ama koyun kesiğinden yapılanı da iyidir. Zıvananın üzerine geçirilen ağızlık, kehribardan yapılırdı, şimdi nerde”.
Şu ana kadarki araştırmalarımıza kadar nargile aracının yapımında yetişen en eski ustaların eskiden beri İstanbul ve İzmir'de olduğunu ortaya koymaktadır. Antika özelliği taşıyan, müzayedelerde yüksek fiyatla satılan antik Osmanlı nargilelerinin daha ziyade İzmir ve İstanbul’da yapılmış oldukları ortaya çıkıyor. Bu işin meraklıları nargile imalatı ile ilgili bizlerle şu bilgileri paylaşıyorlar. “Ser dediğimiz metal kısmı bir kaç çeşit malzemeden yapılıyor. Nikel-krom tarzı kaplama yapıyorlar, bakır döküm kullanıyorlar ve bakır tenekeden yapıyorlar. İlk ikisi fena değildir, yalnız üçüncü seçenek zamanla paslanır, kararır. Suyun içinde kalan serin ucu zamanla pas dolar. Hem içimde keyif kalmaz, hem de sağlığa zararlı hale gelebilir. Nikel olanlar da levha şeklindedir, paslanmaz malzemeden olmasına dikkat edin. Hafif olurlar. En karizması (cam nargile hariç) döküm olandır, zaten normal içimlikler arasında en pahalısı da budur. Marpucu da almışken büyük boy alın. Çünkü muhtemelen temizliğini iyi yapamayacaksınız, ufak marpuçlar en kısa zamanda tıkanır ya da zarif olduklarından çatlarlar. Lüle, şişe ve diğer aksesuarlar fiziksel özellikler itibarıyla standarttır genelde. Yani tamamen keyfinize göre seçersiniz. Bunlardan bahsetmiyorum bu yüzden. Ama birkaç tane lüle alırsanız iyi olur. Aynı lülede farklı tütün kullanmazsanız tatları pek fazla karışmaz birbirine. Bir de özel nargileler var. Tamamen metalden, ya da tamamen camdan oluşan gibi... Tahmin edebileceğiniz tarzda dezavantajları olacaktır bunların. Metal olanın temizlik sorunu olabilir mesela. Şişe kısmının içi görünmediği için zamanla paslanmış mı, ya da pislenmiş mi anlayamazsınız. Cam olanı kullanmak da her babayiğidin harcı değildir normal olarak. Bir de paranız fazla geliyorsa çanta içinde takım halinde gümüş setler var. Çok güzel duruyorlar. Lüle ağırlıklı olarak Tophane'de, gövdeyse Beykoz'da üretiliyor. Gövde gümüş ya da kristalden imal ediliyor. Bunların üzerinde yer alan süslemeler, Türk el işçiliğinin en güzel örneklerini halen sergiliyor. Ağızlıksa kehribardan oyuluyor, çünkü o dönemlerde kehribarın mikrop tutmadığına inanılıyormuş. Günümüzdeyse ağızlıklar plastikten ve de tek kullanımlıktır”
Kaynak
http://www.unutulmussanatlar.com |