Hasır Dokumacılığı
Bitkisel dokumacılık, eski tarihlerden bu yana hammaddenin bol ve yaygın olarak bulunduğu durgun su kaynaklarının etrafındaki yerleşimlerde varlığını sürdürmüş bir el sanatıdır. Türkiye’de ve dünyada bu dokumaların kullanımına en çok sulak bölgelerde rastlanmıştır. Türkiye’nin güney-batısında yer alan Göller Bölgesi ise bünyesinde çok sayıda göl ve bataklık bölge bulundurmaktadır. Bundan dolayıdır ki Göller Bölgesi insanı çok eski tarihlerden bu yana bitkisel dokumacılığı bir ata el sanatı olarak kabul etmiş ve günümüze kadar çeşitli uygulama ve kullanımlarla bunu ispat etmiştir. Tarihî belgelerin birçoğu geçmiş tarihlerde, gerek ev kullanım eşyası, gerekse kabir hasırı gibi gelenekler doğrultusunda kullanılan çeşitli ürünlerin, Göller Bölgesi yerleşimlerinde önemli bir yeri olduğunu göstermektedir.
Bitkisel örücülük kendiliğinden yetişen ya da kültürü yapılan bazı bitkilerin sapını, yapraklarını, ince dallarını, ya olduğu gibi veya yararak, ince şeritler haline getirdikten sonra çeşitli şekillerde örme ve değerlendirme işi olarak tanımlanabilir. Bitkisel dokumacılık ise bitkisel örücülükten daha farklı olarak özellikle sulak yerlerde yetişen kofa, bataklık sazı, kargı kamışı ve kültür bitkilerinden buğday, çavdar, arpa saplarını belli bir dokuma tekniği ile yüzey oluşturmak amacıyla değerlendirme işlemi olarak tanımlanabilir.
Bitkisel dokuma ürünlerin yapımında en önemli özellik dokuma tezgâhının kullanılıyor olmasıdır. El sanatları hammaddelerine göre sınıflandırılmıştır. Bunlardan biri hammadde olarak ince dallar- saplar ve ağaç şeritleri işleyen el sanatlarıdır. Bitkisel dokumacılık ise kullanılan hammaddeler açısından bu grupta yer alabilir. Türklerde hasır dokuma sanatı, hasır otu ile yakından ilgilidir. “Hasır” sözü Arapçadır ve eski Türk sözlüklerinde görmek mümkün değildir. Selçuklu döneminin başlarında Orta Asya Türkleri hasır yapılan ota “yiken” demektedir. Eski Anadolu kültürüne yakın olan Mısır Türkleri ile Kıpçak Türkleri kültür çevresinde ise hasır için doğrudan doğruya “yigen”, “yigin”, “yikin” adları veriliyordu. Anadolu’da ise Bor, Konya Ereğlisi ve Isparta’da, bataklıklarda yetişen hasır otlarına ise “koğa” denirdi. Batı Anadolu’da Yalvaç, Urla, Manisa ile Tokat Bor’da ise bu saza “koğalık” adı verilmektedir. Göller Bölgesi’nde bazı yerleşimlerde hasır otu olarak isimlendirilen bataklık sazı ülkemizde farklı yörelerde “aksaz” ve “kiliz” olarak, kofa ise “koğa”, “koğalık” “kov”, “puf sazı”, “semer otu”, “su kamışı” ve “zembil otu” gibi farklı isimlerle anılmaktadır.
Durgun su kaynağı bulunan yerlerde geleneğin de etkisi ile yapılan el sanatlarından biri olan hasır dokumacılığı, eski tarihlerde bugünkü amacına uygun biçimde kullanıldığı gibi gelenekler doğrultusunda ölü gömerken de tabut ya da kefen yerine de kullanılmıştır. Tarihin eski dönemlerinden beri birçok etnik grup ölüsünü hasırı ile birlikte defnetmeyi uygun görmüştür. Zulular, ölülerinin mezarlarına, giyim eşyalarını, uyku için gerekli örtülerini ve hasırlarını, bırakırlardı. Aynı durum çok daha çeşitli eşya ile Ewelerde de görülmüştür.
Atalarına güçlü bir bağla bağlı olduklarını gösterecek şekilde, evlerinin taban kısımlarına gömülen Çatalhöyük insanları ise, bazı ölülerini dar mezarlara koymadan önce, sepetlere yerleştirmiş, ya da kimi zaman hasıra kimi zaman da kumaşa sarmış, bazılarını ise lif şeritlerle ya da iple bağlayarak gömmeyi uygun görmüştür. Aynı bölge insanları ölülerini hasırlarla defnetmenin yanında bitkisel dokumaları günlük hayatın çeşitli aşamalarında da kullanmıştır. Bölgede, tahıl samanlarından ya da bataklık sazlarından yer hasırları örüldüğü gibi kapaklı sepetler ve günlük kullanım eşyaları da üretilmiştir. Aynı zamanda en eski dokuma ürünlerinin bulunduğu bir yerleşim olan bu tarihi bölgede bulunan kömürleşmiş kumaş kalıntıları, bu ürünlerin bitki liflerinden ya da yün ve hayvan kılı karışımından dokunmuş olduğunu kanıtlar durumdadır. Gömülerin birçoğu bu şekilde karbonize olmuş tekstil parçalarına sarılmış olarak bulunurken, bazı bebek iskeletlerinin sepetlerin içinde gömülmüş olarak bulunmaları dikkat çekicidir.
Tarihteki bu gelişmelere uygun olarak bugün Anadolu’nun bazı kesimlerinde gelenekler doğrultusunda ölü gömme âdetleri içinde yer alan hasır dokumalar özellikle Göller Bölgesi’nde yer alan Beyşehir ve köylerinde de bu kullanım amacından dolayı dikkat çekicidir. Daha sonraki dönemlerde hasır dokumalar Yaylacı Türklerde yer yaygısı olarak yalnızca keçe ve halıların altına sermek için kullanılmıştır. Hasırların çadır ve ağıl örtüsü olarak kullanıldığı da bilinmektedir. Kazan ve tabak altlıkları ise daha kaliteli kamışlar ile yapılmıştır. Ancak sepetler farklı cins kamıştan dokunmuştur.
Ülkemizde hâlen Karadeniz ve Ege Bölgeleri ile Hatay ve çevresinde bulunan yörelerimizde çeşitli hammaddeler kullanılarak farklı ürünlerin yapıldığı bilinmektedir. Bu yörelerin iklim, sulak yer, tatlı su kaynakları gibi bitkisel dokuma yapmaya elverişli ekolojik faktörlerinin bulunması, önem taşımaktadır. Göller Bölgesi ise İç Anadolu, Akdeniz ve Ege bölgelerinin sınırları içinde yer alan, bitkisel dokumacılık için gerekli hammaddenin kolaylıkla sağlanabileceği ve bitkisel dokumacılık açısından ekolojik şartlara sahip bir yöredir. Göller Bölgesi, hem hammaddenin kolaylıkla sağlanabilmesi hem de turistik yörelere yakınlığından dolayı üretilen ürünlerin düşük fiyatlarla elde edilmesi ve kolay pazarlanabilmesi bakımından önemli bir bölgedir. Bu özellikler yörede bitkisel dokumacılığın devamlılığını sağlamaktadır.
Hammaddenin Elde Edilmesi (Hasat)
Hasat; bitkilerin özsu dolaşımının durduğu sonbahar aylarında yapılır. Yörede hasat genellikle Ağustos-Ekim ayları arası yapılmaktadır. Ancak devlet tarafından belirlenen ve ekim ayı sonuna kadar süren hammadde kesim yasağı nedeniyle hasat genellikle Ekim ayı sonrası yapılmaktadır. Hammaddeler genellikle dokumayı yapacak kişiler tarafından ve tüm aile bireylerince orak ve kesici araçlar yardımıyla biçilir. Bazı göllerde hammadde gölün kıyısından toplanırken bazılarında kıyıda bulunmadığı için gölün orta kısımlarından hasat edilmektedir. Bu işlem amaçla yapılmış kanolar yardımıyla göle açılarak yapılmaktadır.
Hammaddenin Dokumaya Hazırlanması
Hammaddeler dokuma işleminden önce birtakım hazırlık işleminden geçmektedir. Bu aşamalar hammaddenin soyulması ve temizlenmesi kurutma, dövme, öz alma, tarama, bükme, yarma şeklinde sıralanmaktadır. Bu bölüm hammaddelere uygulanan bütün aşamaları içermekle birlikte, bazı işlemler hammaddeye özgü farklılık göstermektedir. Bu farklı işlemler bataklık sazı için dövme, öz alma, özün bükülmesi ve tarama; kargı kamışı için ise yurgu taşı ile yarma olarak belirlenmiştir. Hammaddenin soyulması ve temizlenmesi; tüm hammaddeler için de uygulanan bir aşamadır. Toplanan hammadde bataklık ortamında oluşmuş artıklarından ve dış kabuklarından arındırılmak amacıyla soyulur ve temizlenir. Özellikle dokuma yapılmayacak ve işletmelere hammadde olarak pazarlanacak bitkisel ürünler dış kabuklarından temizlenmek üzere yığılır.
Dövme işlemi, kuruyan bataklık sazları hafif nemlendirilerek demetler halinde dövülmesi suretiyle yapılır. Bu işlemin ahşaptan yapılmış özel tokmaklar yardımıyla yapıldığı görülmektedir. Bu şekilde dövülen hammaddenin kabukları yumuşayarak özü ortaya çıkar.
Öz alma işlemi; dövme işlemi ile kabuğundan ayrılmayan bataklık sazının öz kısmının küçük el âletleri yardımıyla ya da el ile birbirinden ayrılması suretiyle yapılır. Bu işleme “öz alma” işlemi denir. Bu işlem yalnızca bataklık sazı için uygulanmaktadır.
Tarama işlemi, özü alınmış bataklık sazlarının dış kabuk kısımlarının atkı olarak kullanılabilmesi amacıyla yapılmaktadır. Bu amaçla nemlendirilen bataklık sazı ve kofa dış kabukları uzun şeritler elde edilmek üzere tarama işleminden geçirilir. Buna yörede “taraklama” denir. Bu işlem ahşaptan özel olarak tasarlanmış araç yardımıyla yapılır.
Yarma; kargı kamışına uygulanan bir işlemdir. Düz boyra yapımında kullanılmak üzere dış kabuklarından ayrılan hammaddenin yatay bir form kazanabilmesi için yarılarak kullanılması söz konusudur. Bu amaçla yörede “yurgu taşı” olarak bilinen silindir biçimli taş kullanılmaktadır.
Çözgü Bükme
Bitkisel dokumaların çözgüsünü genellikle bükülmüş bataklık sazı özleri oluşturur. Özü alınan bataklık sazının kabukları atkı olmak üzere ayrıldıktan sonra alınan özler çözgü olmak üzere üzerlerine su serperek ya da fıskiye yardımı ile nemlendirilir. Göller Bölgesi’nde çözgü bükme işlemi yıllardan beri usta yaşlı kadınlar tarafından yapılmaktadır. Çözgü bükülerek daha sağlam, kalın ve dayanıklı bir çözgü malzemesi elde edilmektedir. Hazırlanan çözgüler 50-60 m uzunluğunda büyük yumaklar halinde saklanmakta ve gerektiğinde tezgâha gerilerek kullanılmaktadır.
Kullanılan Tezgâhlar
Ahşap tezgâh; bitkisel dokuma yapımında kullanılan en önemli araçtır. Genellikle ahşap malzemeden mevsimlik olarak tasarlanmaktadır. Dokumacı tarafından kendi imkânları ile yazın evlerin bahçesine, kışın ise ev içinde kapalı bir yere çakılarak oluşturulan tezgâh, dokuma mevsimi dışında bozularak yakacak olarak kullanılmakta, dokuma mevsimi geldiğinde dokumacının kendi imkânları ile yeniden kurulmaktadır. Bu tezgâhlarda yere paralel olarak dokuma yapılmaktadır. Ayrıca yörede Hüyük’ün Mutlu Köyü’nde kullanılan dikey ahşap tezgâhlara da rastlanmıştır. Genellikle küçük ebatlı seccadelerin dokunmasında kullanılan tezgâh önünde dokuyucu oturarak çalışmaktadır. Bu tezgâhlarda çözgü olarak rafya kullanılmakta, dikey metal tezgâhlarla benzer şekilde tezgâhın arka kısmından leventlere bağlanan çözgüler dokuyucunun bulunduğu ön kısma gelmekte, dokuma yapılan kısım ise sarılmak suretiyle istenen uzunluktaki dokumaların yapımı mümkün olmaktadır. Ayrıca dokumayı kendi ihtiyaçları için üretenlerin dışında tüccar için dokuma yapanlar tezgâh teminini işletme yoluyla sağlamaktadır.
Gelir amaçlı yapılan üretimde önemli olan zaman tasarrufu ve ürün kalitesidir. Bu amaçla kullanılan tezgâh kaliteli ve sağlam malzeme olan metalden mamuldür. Genellikle kapalı mekânda sabit bulunan tezgâhlar her mevsim kullanılabilmektedir ve ahşap tezgâhlardan farkı malzeme özelliği dışında, dikey, duvara paralel olmalarıdır. Bu tip tezgâhlara çoğunlukla Akşehir ve Beyşehir’de bulunan dokuma atölyelerinde rastlanmıştır. Genellikle telli ve ipli boyra yapımında kullanılmak üzere tasarlanmış bu tezgâhlar yörede “boyra tezgâhı” olarak bilinir. Kâr amaçlı dokuma yapılan işletmelerde bu tür el tezgâhlarının dışında motorlu tezgâhlar da bulunmaktadır. Akşehir ve Beyşehir ile Ereğli yakınlarındaki işletmelerde görülen bu tezgâhlarda tip, dikey dokuma tezgâhlarınki ile aynı olmakla birlikte sistem motor yardımı ile çalışmakta ve dokuma yapılmaktadır.
Dokumaların Bazı Özellikleri
Dokuma Tekniği
Göller Bölgesi ve çevresinde yer alan yerleşimlerde yapılan dokuma ürünler, ihtiyaca yönelik olarak yapılmakla birlikte birtakım süsleme özelliği de taşımaktadır. Çadır geleneğinde çadır duvarlarını süsleme geleneği, duvarlarda kullanılan ve bataklık hammaddelerinden üretilen yaygılarda atkı ve çözgüsü hammaddenin doğal renginden oluşan ve dokuma esnasında kullanılan tekniğe bağlı olarak atkı ve çözgü bağlamaları ile elde edilen desenler görülmektedir. Dokumada kullanılan desenlerin teknik özelliklere bağlı olarak oluştuğu gözlenmektedir.
Göller Bölgesi’nde bulunan 55 ürün örneği teknik ve desen özellikleri açısından incelenmiştir. Ürünlerin % 70.5’i bezayağı, % 3.6’sı, sumak, %18’i kenetleme, % 7.2’si düz boyra tekniği kullanılarak dokunmuştur. Bezayağı tekniğinin en çok yöremelerde, sumak tekniğinin en çok yer yaygılarında, kenetleme tekniğinin ise en çok gölgelik olarak üretildiği görülmektedir. Bu suretle araştırmada bezayağı en çok kullanılan teknik olarak belirlenirken en az sumak tekniğinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Bezayağı tekniği genellikle Beyşehir Gölü ve çevresindeki yerleşimlerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bir alt, bir üst atkı yüzlü bir dokuma tekniğidir. Bezayağı dokuma tekniği Göller Bölgesi bitkisel dokumacılık ürünlerinin çoğunluğunu oluşturmaktadır.
Özellikle bataklık sazı kullanılarak üretilen yer yaygılarının ve yöremelerin dokumasında bezayağı tekniğinin 2-3-5 atlamalı olarak dokunduğu ve bu şekilde baklava desenleri oluşturulduğu görülmektedir. Atkının belli bir düzende birden fazla çözgünün üzerinden ikili, üçlü atlamalar yaparak 12 atkı sırasında bir sağa ya da sola doğru kaydırılması ve aynı bağlantının tekrarlanması ile baklava desenlerinin oluştuğu gözlenmiştir. Oluşan bu desenlerin bir veya birkaç sıra halinde yüzeyi kapladığı görülmektedir. Bu ürünler yörede “baklava desenli” ve “damalı” olarak bilinir.
Desenler birçok üründe benzerlik göstermekle birlikte, eski ürünlerden kopya almak yolu ile günümüz ürünlerine aktarıldığı tespit edilmiştir. Tekrarlamalı olarak tüm yüzeye yerleştirilen desenler ürüne sonsuzluk özelliği kazandırmaktadır. Bu teknik desenlendirme özellikle çeyizlik ürünleri olan yöremelerde, seccadelerde ve duvar hasırlarında görülmektedir. Sumak tekniği; genellikle Akgöl’de yapılan ve kullanılan ürünlerde görülmektedir. Gerilmiş çözgü üzerine atkı ipliğinin iki ileri bir geri sarılması suretiyle oluşturulmaktadır. Genellikle halı altında sergi olmak üzere dokunacak yer sergilerinin (yumuşak olması nedeni ile) yapımında kullanıldığı gözlenmiştir.
Kenetleme tekniği yatay paralel kenetleme şeklinde yapılmaktadır. Göller Bölgesi’nde bu şekilde yapılan ürünlerde tekniğe bağlı olarak desen oluşmaktadır. Kenetleme sistemi ile dokunan balık ağları bunlara örnek olabilir. Bu ürünler, eşit boyda kesilmiş ve artıklarından temizlenmiş hammaddelerin bir tel, kalın sicim ya da bitkisel hammadde sapları kullanılarak çift ip sistemine bağlı kalınarak kenetlenmesi sonucu elde edilmektedir. Ayrıca Akşehir Gölü’nde üretilen telli boyra ve ipli boyraların kenetleme tekniği kullanılarak dokunduğu görülmüştür. Ürünlerde özellikle bir desen oluşturma işlemine rastlanmamıştır. Kenetlemeden dolayı oluşan enine çizgiler, ürün üzerindeki desen özelliğini oluşturmaktadır. Telli boyra dokuma tekniği, kenetleme sistemi ile aynı olmakla birlikte farkı ise telli boyranın tezgâh üzerinde ve tel kullanılarak dokunmasıdır. İpli boyrada da sistem aynı olmakla birlikte otomatik elektrikle çalışan makineler kullanılmaktadır. Tel yerine sentetik ipliklerin bir kenetleme oluşturduğu sistem de desen özelliği bakımından telli boyra ile aynı özellikleri göstermektedir.
Düz Boyra Dokuma: Doğrugöz’e özgü en eski dokuma tipidir. Dörtlü başlama sistemiyle çapraz olarak dokunan ürünleri kapsar. Ürün üzerinde dokuma özelliğinden dolayı kırılan çapraz hatlar oluşmaktadır. Ürün, iki alt, iki üst dokuma tekniği esas alınarak yapılmakta, dokumanın yönü çapraz hat biçimde değiştirilerek desen elde edilmektedir. Ürünün tamamında çapraz desen karakterleri hâkimdir.
Dokumaların Kullanım Özellikleri
Yapılan ürünler kullanım yerlerine ve amaçlarına göre çeşitlenmektedir. Göller Bölgesi’nde yer yaygısı, sütlük, çığır, dam örtüsü, yöreme, seccade (ilemete), balık kafesi, kabir hasırı, cenaze örtüsü, ev ayıracı ve gölgelik olarak kullanılan ürünlerin olduğu görülmüştür. Ürünler yörede kullanıldıkları yerlere göre şöyle isimlenmektedir.
Yer Yaygısı: Genellikle evlerde sergi, ev içinde halı ve düz dokumaların altında koruyucu ve kapı önlerinde sergi olarak kullanmak amacıyla dokunmaktadır. Genellikle bataklık sazı kullanılarak yapılan yaygıların kofa ve kargı kamışından yapılmış örneklerine de rastlanmıştır. Yörede ev içinde halıların altına serilmek üzere “ev sergisi” olarak isimlendirilen yer yaygıları çoğunlukla görülmektedir. Evlerde odaların düzgün olmayan zeminlerinde halı ile zemin arasında halının tersini korumak amacıyla ev sergileri kullanılmaktadır. Ayrıca yörede evlerin çeşitli kısımlarında özellikle kapı önü ve mutfak gibi zeminlerde yer yaygısı olarak kullanılan ve “yer çulu” olarak bilinen yaygılara rastlanmıştır.
Yöreme: Yörede ev döşemesinde geleneksel olarak kullanılan bir üründür. Yörede rastlanan yöremelerin tümü bataklık sazı kullanılarak yapılmıştır. Yöresel ismi ve kullanım amacıyla diğer ürünlerden ayrılır. Yöreme, ev döşemesinde kullanılan duvar yastıklarının arkasında, duvar ile yastıklar arasında yalıtım amaçlı olarak kullanılır. Göller Bölgesi’nde kerpiç duvarların yastıkla temasını önleme amacıyla kullanılan yöremelerin ebatları genellikle duvar yastıklarının ebadına uygun genellikle 50-65 cm eninde ve standart oda uzunluğuna uygun 200-600 cm arasında dokunmaktadır
Seccade olarak kullanılan ürünlere yöresel olarak “ilemete” denmektedir. Desenli dokunan seccadeler genellikle 70 x 110 cm ebatlarındadır. Cicim tekniğinde baklava desenlerinin dokunduğu ürünlere desen özelliğinden dolayı “göbekli” de denilmektedir. Yörede daha çok günün büyük bölümünün ev dışında geçtiği yaz aylarında namaz kılmak amacı ile kullanılan seccade (ilemete), aynı zamanda çeyiz niteliği taşıyan ürünlerden biridir. Ayrıca Beyşehir İlçesi Mutlu Köyü’nde dokunan seccadeler bu ürünlere göre farklılık göstermektedir. Bu seccaddeler “tak-tak” denilen seyyar tezgâhlarda ve çözgü hammaddesi olarak sunî rafya kullanılarak dokunmaktadır. Seccadelerin 100 x 75 cm ebatlarında ve desensiz olarak dokunduğu gözlenmiştir. Ayrıca bu ürünler sahilde çok amaçlı yer yaygısı gibi muhtelif amaçlarla da kullanılmaktadır.
Sütlük: Özellikle Akgöl çevresindeki yerleşimlerde ve Tatlıkuyu’da her evin önünde ya da bahçesinde bulunmaktadır. Yörede “sütlük” denilen ve içinde süt, yoğurt vs gibi gıda maddelerini gece soğuğunda muhafaza etme amaçlı kullanılan bölümler Anadolu’ da bazı yörelerde farklı isimlerle bilinmektedir. Bu yiyecek koruma yığını, yiyecekleri gündüz güneşin etkisinden korumak için dışından oldukça kalın bezlerle kapatılır. Geceleri ise soğuk havanın koruyucu etkisinden faydalanmak için bu bezler açılır. Zemine dik olarak çoğu zaman toprak içine oturtulan bu yapılar genellikle yuvarlak formda tasarlanmaktadır. Sütlük, genellikle kargı kamışı kullanılarak üretilmekte olup, herhangi bir araç gerektirmemektedir. Az rastlanan bazı örneklerinde kargı kamışı ve bataklık sazı kullanıldığı görülmüştür.
Çığır (Çevirme Çığı, Ev Ayıracı): Özellikle Akgöl ve çevresindeki yerleşimlerde sütlük olarak kullanılan yaygılarla benzerlik gösteren bir üründür. Yörede rastlanan ürünler kargı kamışı kullanılarak yapılmıştır. Genellikle korunmak ya da diğerlerinden ayrılmak istenen bir alanı bölmek, tarla kenarı çevirmek, bahçe sınırlarını belirlemek gibi amaçlarla kullanılan ürünün, çok amaçlı kullanım özelliği vardır. Uzunlukları 10-15 m civarında olan çok amaçlı paravan tarzı dokumalardan yörede her evde bulunmaktadır. Damlarda koruyucu olarak kullanılan ürünler genellikle kapalı mekânların dam üstünde soğuğa karşı yalıtım amacı taşımaktadır. Göller Bölgesi’nde bu yaygılara rastlamakla birlikte hammaddenin aynı amaçla 5-6 kat üst üste yığılması suretiyle kullanımı da yaygındır. Ayrıca ev içlerinde tavan kısımlarında koku ve nemi çekmesi ve izole amaçlı olarak boyra tipi dokumalara çok sayıda rastlanmıştır. Hasır dokumanın bu türde kullanımı Anadolu’da bitkisel dokumacılık yapılmayan yörelerde bile oldukça yaygındır. Ancak burada kullanılan dokumalar genellikle Akşehir Bölgesi’nden satın alma yolu ile temin edilmektedir. Bu amaçla düz boyra tipi dokumalar kullanılmaktadır.
Balık avlama kafesi; genellikle Göller Bölgesi’nde geçim kaynaklarından birini oluşturan balıkçılıkta kullanılmaktadır. Bu ihtiyaçtan dolayı birbirine paralel biçimde yan yana sıralanmış kargı kamışlarının bataklık sazından oluşan şeritler ile belli bir tekniğe bağlı kalarak birbirine kenetlenmesiyle oluşan ağlar yörede sıklıkla kullanım alanı bulmaktadır. Genellikle 150 x 500 cm ebatlarında üretilen ağlarda yaklaşık 50 cm’de bir kenetleme yapılmıştır. Diğer ürünlerden farklı olarak tezgâhsız dokunmaktadır.
Kabir Hasırı: Sadece Yeşildağ’da kullanılan bir üründür. Yörede bataklık sazı kullanılarak yapılmış ürünlere rastlanmıştır. Bu bölgede eski tarihlerden bu yana halkın gelenek ve görenekleri günlük yaşamda önemli bir rol oynamıştır. Bu gelenekler kapsamında yörede mevta ile birlikte kabre “kabir hasırı” denilen hasır dokumalar yerleştirilmektedir. Etnik topluluklarda kabirde mevta ile toprak arasına yerleştirilen dokumalar günlük yaşamın her alanında yer bulan hasırların mevta ile öbür dünyaya da götürülmesi amacıyla kullanılmaya başlanmış, daha sonraları toprak ile mevta arasında koruyucu bir tabaka olması nedeni ile kullanılmıştır. Yeşildağ’da bu kullanım amacından dolayı her evde yaşayan insan sayısına göre kabir hasırı bulundurmak vazgeçilmez bir gerekliliktir. Bu konuda yöre halkından alınan bilgiler doğrultusunda, âni vefatlarda hasır bulunmadığı takdirde tekrar verilmek üzere çevre evlerden ödünç hasır alındığı belirlenmiştir. Böyle bir geleneğin varlığı sayesinde bir ata el sanatı olan hasır dokumacılığı gelecek nesillere aktarılmaya devam edecektir
Gölgelik: Gölgelik çok amaçlı olarak dokunan yer sergileri olarak değerlendirilebilir. İstenilen ebatlarda hazırlanan bitkisel dokumalar amaca uygun olarak hazırlanan tel iskeletlere geçirilmek suretiyle gölgelik elde edilmektedir. Bu tür ürünlerin genellikle satışı yapılmayıp, yöre halkının ihtiyacını giderme amaçlı dokunmakta ve çok amaçlı olarak kullanılmaktadır.
Cenaze Örtüsü: Özellikle Eber Gölü ve çevresinde bulunan yerleşimlerde bataklık sazı kullanılarak dokunmaktadır. Yaklaşık olarak 1 x 2 m ebadında dokunduğu gözlenmiştir. Ancak ürünün yörede kullanımı söz konusu değildir. Özellikle İzmir ve bazı ilçelerinde cenaze üzerine (tabut üzerine örtü olarak) örtülmek suretiyle “cenaze örtüsü” olarak kullanılan ürün, bitkisel dokumanın bu bölgede yaygın olmamasından dolayı tüccarlar aracılığı ile Eber Gölü etrafında bulunan köylülere dokutulmaktadır.
Göller Bölgesi’nde ürünlerin % 41.8’inin yer yaygısı, %10.9’unun yöreme, %10.9’unun seccade, %7.2’sinin sütlük, % 5.4’ünün çığır, %5.4’ünün dam örtüsü, %3.6’sının balık kafesi, %1.8’inin kabir hasırı, % 3.6’sının cenaze örtüsü, % 9’unun gölgelik olarak dokunduğu görülmektedir. Böylece yer yaygısı en çok üretilen dokumayı oluştururken kabir hasırının en az dokunan ürün olduğu anlaşılmaktadır. Yer yaygısının en çok Beyşehir ve Çavuşçu Gölü’nde, yöreme ve seccadenin Beyşehir’de, sütlüğün Çavuşçu’da, çığırın Akgöl’de, dam örtüsü ve gölgeliğin ise Akşehir’de dokunduğu görülmektedir. Yer yaygısı, yöreme, seccade, kabir hasırı ve cenaze örtüsünün daha çok bataklık sazından, sütlük, çığır, dam örtüsü ve balık kafesinin kargı kamışından yapıldığı tespit edilmiştir.
Genellikle yöremelerin en uzun dokumayı, seccadelerin ise en kısa dokumayı oluşturduğu anlaşılmaktadır. Genişlik açısından ise yer yaygılarının en geniş ürünü, seccadelerin ise en dar ürünü oluşturduğu, kalınlık açısından ise dam örtüsünün en kalın ürünü, yer yaygısının ise en ince ürünü oluşturduğu gözlenmektedir. Ürün kalınlığını hammadde cinsi ve kullanılacağı yere göre üretim şekli etkilemektedir. Kargı kamışından üretilen dokumaların kalın, kofadan yapılanların ise daha ince ürünler olduğu görülmektedir.
Kaynak
Yrd.Doç.Zuhal Türktaş
Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
http://www.ayk.gov.tr |