Yazmacılık
Yazmacılık sanatı Anadolu'nun en eski geleneksel el sanatlarından biridir ve geleneksel el sanatları içinde önemli bir yere sahiptir. Yazmacılık, elle çizilerek ya da ağaç kalıplarla basılarak uygulanan bir kumaş desenleme tekniğidir. Diğer sanatlarda olduğu gibi yazmacılık sanatında da gelenek ve görenekler, usta - çırak ilişkileri, üretimin günümüzde hâlâ devam ediyor olmasında etkili olmuştur. Yöre yazmacılığı günün gereksinimlerine karşılık verecek biçimde geliştirilmediği halde, yöre âdetlerinin içersinde giyim ve ev donanımı eşyası olarak çeşitli türlerdeki yazmaların yer alması ve aranılır olması, bu sanat kolunun sınırlı çevrelerde de olsa canlılığını sürdürmesine neden olmaktadır.
Ağaç kalıp kullanarak baskı yapma tekniğinin ilk olarak nerede kullanıldığına dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte Mezopotamya'da tahta kalıpla kil üzerine baskı yapıldığı, Çin'de ise ağaç kalıplarla mühür basıldığı bilinmektedir. Anadolu'da bu teknik ilk olarak Hititler tarafından kullanılmıştır. M.Ö.1000 - M.S.100 yılları arasında Orta Asya'da yaşayan Türk kavimleri kumaş desenlemede hayvan figürleri kullanmaktadır. Bu figürler av ve avcılık kültürünü yansıtmaktadır. Yunan tarihçisi Herodot, yazılarında Hazar Denizi çevresinde yaşayan toplulukların bitkilerden elde ettikleri boyalar ile kumaş üzerine hayvan figürleri çizerek giysileri süslediklerini yazmaktadır. Bu bilgilere dayanarak Orta Asya'da Türklerin milattan önceki dönemlerde yazmacılığı bildikleri belirtilmektedir. Anadolu tarihinde Anadolu topraklarına yerleşen kavimler arasında en ünlü devlet olan Hitit devleti bu topraklar üzerinde Hitit sanatını oluşturmuştur. 1964 yılında yapılan arkeolojik kazılarda bulunan “mühür” şeklinde kalıplar Hititler' in M.Ö. 7000 yıllarında kalıpla baskı yapmasını bildiklerini göstermektedir. Tarih boyunca kültürlerin, medeniyetlerin arasında köprü vazifesi görmüş Anadolu'da yaşamış ilk uygarlık olan Hititler' e ait, pişmiş kilden yapılmış, çok sayıda mühür ve damga bulunmuştur. Bazı kaynaklarda helezoni ve dört yapraklı çiçek biçiminde olan bu kalıplarla, ilk yazma örneklerinin yapıldığı savunulmaktadır.
M.S. 395’de Anadolu, Oğuz Türkleri tarafından Türk sanatının ve kültürünün merkezi olmuştur. Anadolu'da çeşitli sanatsal faaliyetlerin arasında yazmacılığın da bulunduğu ve yabancı uyruklu toplulukların (Süryani, Ermeni gibi) Anadolu'da yazmacılık sanatı ile uğraştıkları görülmüştür. Hitit sanatına ait mühür örnekleri günümüze kadar gelen örneklere bakarak yazmaları tek renkli ve çok renkli olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. Her iki grupta da süsleme, ağaç kalıpları boyaya batırarak kumaşa basmak yoluyla ya da boyanın kumaşa fırça ile sürülmesi yoluyla yapılmaktadır.
Birinci gruptaki kalıpla basılan yazmalar arasında İstanbul'da “Samatya, Kumkapı, Yenikapı” yazmaları ve “Kastamonu, Tokat, Diyarbakır” gibi Anadolu'nun çeşitli illerinde yapılmakta olan ürünler önemlidir. Anadolu'da yazmacılığın yoğun olarak yapıldığı önemli merkezler Tokat, Kastamonu, Ankara ve dolayları, Elazığ, Malatya, Bartın, Gaziantep, Mardin ve Hatay'dır. Bugün Kastamonu Müzesi'nde iki yüzü aşkın yazma kalıbının muhafaza edildiği bilinmektedir.
Desenleme ve Renklendirme Teknikleri
Yazmacılık sanatında kumaşı desenlemek için üç farklı teknik kullanılmaktadır. Bunlar; 1-Kalem işi tekniği, 2-Kalem işi- Kalıp tekniği, 3-Kalıp tekniğidir. Kalem işi tekniğinde yazma ustasının kullandığı fırça “kalem” olarak tanımlanmaktadır. Büyük bir ustalık ve maharet gerektiren kalem işi tekniğinde, çerçeve üzerine gerilen kumaşa aktarılan desen konturları fırça ile çekilerek çizilir ve yine fırça ile boyanarak âdeta tuval üzerine resim yapar gibi renklendirilir. Bu tür yazmalara “el yazmaları” denir.
Yazmacılık sanatında ayrı bir yeri olan İstanbul yazmaları genellikle bu teknikle yapılmıştır. Özellikle, Kandilli'nin “Elma Motifli Yağlıkları”, “Gelin Duvakları”, şiirsel bir görünüme ve çok anlamlı bir geçmişe sahiptirler. Kalem işi tekniği ile desenlendirilmiş bir örtü detayı kalıpla baskı tekniğinde; ağaç kalıplar üzerine oyulmuş desen kumaş üzerine uygulanır. Günümüzde devam eden yazma sanatında bu teknik kullanılmaktadır.
Kalem işi-Kalıp tekniğinde; kalıpla kumaş üzerine desen basılır ve içleri fırça ile boyanarak renklendirilir. Eski İstanbul yazmalarının çoğunluğu bu baskı tekniğiyle basılmıştır.
Kullanılan Kumaşlar
Yazmacılıkta kullanılan kumaşın kalitesi önemlidir. En uygun kumaşlar hammaddesi pamuk olanlardır. Pamuk, uygulama sırasında boyayı çabuk emmekte ve boya akmasını önlemektedir. Hammaddesi sentetik olan kumaşlar yazmacılıkta tercih edilmemektedir. Yöresel tezgâh dokuması bezler, yöre halkının kaput bezi olarak isimlendirdiği Amerikan bezi, tülbent ve mermerşâhi yazmacılıkta kullanılan kumaş cinsleridir. Bunların yanı sıra Şile bezi, patiska gibi esası pamuk olan kumaşlar da kullanılmaktadır.
Kullanılan Kalıplar
Yazmacılıkta kullanılan kalıplar iki türlüdür. Bunlar; metal ve ağaç kalıplardır. Metal kalıplar, metal şeritlerin motife göre bükülerek, ahşap üzerine çakılması ile oluşturulur. Bunlar genellikle çok ince kontur baskısında ve rezerve baskı sisteminde kullanılmıştır. Ağaç kalıplar genellikle ıhlamur, çam, gürgen ve ahlat ağaçlarından hazırlanır. En kullanışlı kalıplar, ıhlamur ve gürgen ağacından hazırlanmış olanlardır. Dikey kesilen ağacın dokusu baskıyı etkileyeceğinden istenmeyen bazı çizgilere neden olur ki bu da baskıyı, deseni bozabilir. Bu nedenle kalıp çıkarılacak ağaç yatay kesilir. Böylece motifin ağaç üzerine işlenmesi kolaylaşır. Kalıbı oymaya başlamadan önce yapılması gereken bir işlem de oyulacak parçayı, erimiş haldeki %75 parafin ve %25 balmumu karışımı içine batırıp bir süre beklemektir. Bu işlem hem kalıbın oyulmasını kolaylaştırır, hem de daha uzun süre kullanılmasını sağlar.
Kalıbın oyulmasında istenilen derinlik desenin sık veya seyrek oluşuna göre 1-1.5 cm. arasında değişmektedir. Oyulan derinliğin az olması halinde zaman zaman kalıp zeminine bulaşan boya, baskı anında karışarak baskıyı bozabilmektedir. Tokat yazmacılığında kalıplar sadece ıhlamur ağacından oyulur. Kalıplar yumuşak, suya dayanıklı ve emicidir. Kalıp tamamlandıktan sonra %75 parafin (veya don yağı) ve %25 balmumu karışımına batırılır. Böylece kalıp daha uzun süre kullanılabilir, dayanıklı hale gelir ve boyadan etkilenmez. İslâm dini gereğince resim sanatına koyulan yasaklar, halk sanatlarından yazmacılıkta da kendisini göstermiş ve zorunlu bir stilizasyon gerektirmiştir. Doğanın çeşitlilik ve zenginliğinin yazmalarda motif olarak kullanılması, özellikle çiçeklerin çeşitli türleri ve yapraklarının ağaç ve hayvan motiflerinin bir araya gelmesiyle kompozisyon oluşturmaktadır.
Desenlendirmede kullanılan motifler kullanım alanına bağlı olduğu kadar bölgelere ve dönemlere göre de farklılık gösterirler. Kastamonu İl Halk Kütüphanesi’ndeki 3753 numaralı 352 varak yazma Türk halk kültürü açısından çok önemli bilgileri barındırmaktadır. 150-200 yıl önce kaleme alındığı tahmin edilen 352 yapraklı bu geniş yazmada; ot yiyen hayvanlar, çiçek çeşitleri, şeftali çeşitleri, meyve isimleri, gül çeşitleri, kiraz çeşitleri, erik çeşitleri, üzüm çeşitleri, elma çeşitleri, armut çeşitleri vb. başlıklar altında zamanın botanik, zooloji ve bahçe bitkileriyle ilgili çok değerli bilgiler bulunmaktadır.
Kullanılan Boyalar ve Renklendirme
Yazmacılıkta kullanılan boyalar iki tür olabilir; doğal boyalar ve sentetik boyalar. Yurdumuzda sayılamayacak kadar çok çeşitli, boyama özelliği olan bitki yetişmektedir. Bu bitkilerin muhtelif kısımlarında (çiçeklerinde, yapraklarında, kabuklarında, odunlarında, köklerinde) çeşitli boya maddeleri bulunmaktadır. Yazmacılıkta kullanılan doğal boyalar; cehri, soğan kabuğu, ceviz yaprağı gibi bitkilerden hazırlanabildiği gibi, sanayi tipi sentetik boyalar günümüzde daha çok kullanılmaktadır.
Yazmalar dört farklı teknikle renklendirilir; - karakalem (beyaz kumaş üzerine siyah baskı) - aşındırma (siyah kumaş üzerine beyaz baskı) - daldırma - mavi ağartma
Karakalem Tekniği
Bu yazma tekniğinde beyaz kumaş üzerine siyah baskı yapılır. Bu tür yazmalara “karakalem” denir. Kastamonu karakalem yazmalarında baskılar tek renk olup beyaz zemin üzerine siyah renklendirme yapılır.
Aşındırma Tekniği
Aşındırma tekniğinde siyah boya ile boyanan kumaş üzerine, kireç kaymağı sürülmüş kalıp tatbik edilir. Bu tekniğin uygulanmasında öncelikle kumaş anilin boya ile boyanır. Boyanmış kumaş nemli olarak düz zemin üzerine serilir. Ayrı bir yerde erik zamkı ve kireç kaymağı karıştırılır. Baskı yapılacak kalıbın yüzeyine hazırlanmış olan erik zamkı-kireç kaymağı karışımı sürülür ve kumaş üzerine planlanan kompozisyona göre basılır. Kumaşın desenleme işlemi tamamlandıktan sonra kireç baskılı kumaş 24 saat bekletilir. Daha sonra bol su ile yıkanıp durulanır. Kirecin temas ettiği kısımlarda kumaş beyaz bir renk alır, böylece siyah kumaş üzerine beyaz desenler ortaya çıkar.
Daldırma Tekniği
Daldırma tekniğinde renklerine göre ayrı hazırlanan kalıpların basılmasıyla meydana gelen motifler, tutkal veya balmumu ile kapatılır. Kumaş daha sonra boyaya batırılır. Böylece motiflerin dışında kalan yerler boyanmış olur. Son olarak kumaşlar bir kez daha yıkanıp kurumaya bırakılır. Zemin boyama işlemi sırasında kumaşın kazanlara tamamen batırılmasından dolayı, bu tekniğe “daldırma” adı verilmiştir, Kumaşın desenleme işlemi tamamlandıktan sonra kireç baskılı kumaş 24 saat bekletilir. Daha sonra bol su ile yıkanıp durulanır. Kirecin temas ettiği kısımlarda kumaş beyaz bir renk alır böylece siyah kumaş üzerine beyaz desenler ortaya çıkar.
Mavi Ağartma Tekniği
Mavi ağartma tekniğinde beyaz bez, yazmacıların “kozan mavisi” olarak bildikleri toz indigo boya ile boyanır. Boyanan kumaş kurumaya bırakılır ve daha sonra üzerlerine anilin boya ile siyah kontur baskısı yapılır. Sarı renkli astar boyası, desen konturlarının içine üzeri keçelenmiş lap kalıp ile basılır. Baskı yapılan kısımlar yeşile döner. Daha sonra kitre katılmış ecza boyası ile yeşil alanlara baskı yapılır ve ortaya altın gibi parlayan sarı bir renk çıkar. Bez üzerindeki boya kurumaya başlayınca yavaş yavaş kızarır, tam kurumadan havuzlarda yıkanır. Kızaran alanlardaki boya akar ve kontur içleri süt beyaz olur. Kurutulan bezlerin beyaz kalan yerlerine istenilen renkte elvan baskı yapılarak yazma tamamlanır.
Uygulamada Kullanılan Araç-Gereçler
Ağaç Kalıplar
Baskıda kullanılan kalıplar geçmişte ıhlamur ağacından yapılırken bugün çam ağacından yapılmaktadır. Ağaç kalıplarla yapılan baskı işlemine yörede “taş baskı” denilmektedir. Kastamonu'da ağaç baskı tekniğinde kullanılan boyalar doğal ve sentetik olmak üzere iki türlüdür. Doğal boyamalar için ceviz yaprağı, ceviz kabuğu, şeftali ağacı yaprağı, ayva yaprağı kullanılmaktadır. Bu boya bitkileri henüz yeşil ve taze iken toplanmakta, “sarmaşık otu” denilen yöresel bir otun yeraltındaki kırmızı sapsı kökleri ile birlikte üzeri kapanıncaya kadar su ilave edilerek kaynatılmaktadır. Soğuduktan sonra içine kıvam verici olarak ayakkabı çirişi karıştırılmaktadır. Çiriş aynı zamanda boyanın sabitlenmesini sağlamaktadır. Bu şekilde hazırlanan boyaya “yaprak boya” denilmektedir. Günümüzde pratik ve ucuz olması nedeniyle doğal boyalar yerine piyasadan hazır satın alınan ve “anilin boyalar” denilen sentetik boyalar kullanılmaktadır. Kalıplar üzerine oyulan motifler; bitkisel, geometrik, ibrik, çaydanlık gibi eşya, yazı ile insan ve hayvan figürleridir.
Boya Teknesi
Boya teknesi iç içe geçmiş iki plastik küvetten oluşmaktadır. Alttaki büyük küvette baskıda kullanılacak boya karşımı bulunmaktadır. Yağlangıç, tahta sap ucuna iple sarılarak tutturulmuş keçe parçasıdır. Boya teknesindeki keçenin boya miktarı azaldıkça tekneden kalıba geçen boya yetersiz kalır ve desen net basılamaz. Bunu önlemek için keçe üzerine belirli aralıklarla alt tekneden boya aktarmak gerekir. Bu işlem “Yağlangıç” ile gerçekleştirilir. Üstteki küçük küvet keçe kaplıdır ve keçeye alt büyük küvetten aktarılan bir miktar boya emdirilmiştir. Keçenin boyası sık aralıklarla alt küvetten yağlangıç ile beslenmektedir. Baskı kalıpları keçe üzerine bastırılmakta, kalıplar boyayı bu keçe üzerinden almaktadır.
Tezgâh
Baskı işlemi keçe kaplanmış bir tezgâh üzerinde yapılır. Keçe, tezgâh üzerinde kalıbın kumaşa temasını kolaylaştırmak ve kumaş üzerindeki boya fazlasını emmek amacıyla kullanılmaktadır.
Uygulama (İşlem ve İşlem Basamakları)
1-Boya hazırlanır ve boyama teknesine aktarılır.
2-Top halindeki kumaştan istenen ölçüde kesilir. Kullanım yerine göre 100 x 100 cm., 100 x 80 cm., 180 x 180 cm., 200 x 200 cm., 220 x 220 cm. ölçüleri kullanılır.
3-Yazmalık kumaş üzerine keçe serilmiş tezgâh üzerine yerleştirilir.
4-Kumaş üzerinde herhangi bir işaretleme ya da çizim yapılmaksızın oluşturulacak kompozisyon zihinsel olarak tasarlanır.
5-Tasarlanan kompozisyona uygun desen kalıpları seçilir.
6-Boyaya batırılan kalıplar kumaş üzerine hafifçe bastırılarak desen transfer edilir. İlk aşamada boyalı yüzeyde renk hâki yeşil olup hava ile temas ettikçe renk koyulaşır.
7- Desenin kumaş üzerinde silik çıkması durumunda boyaya batırılan ince uçlu bir fırça ile desen üzerinde rötuş yapılır.
8-Yazmanın bordür deseni basılırken, desenin tamamlanamaması durumunda kumaş üzerine bir kâğıt kapatılarak, kalıp deseni tamamlayacak şekilde basılır.
9-Baskı işlemi; önce göbeği oluşturacak desenler, sonra bordür deseni, son olarak da göbek ve bordür arasında yer alan serpme desenler olmak üzere içten dışa doğru bir sıra takip edilerek basılır.
10- Kalıplar yukarıdaki sıraya göre uygulanarak baskı işlemi tamamlanmış olur.
11-Baskı işleminin sonunda yazmalar güneşte kurumaya bırakılır.
12-Sekiz gün süren kurutma işleminden sonra soğuk suya basılarak yıkanan yazmalar gölgede kurutulur.
Desen ve Kompozisyon Özellikleri
Yazmalarda kullanılan kompozisyonlar arasında genellikle merkezden başlayarak dışa doğru açılan motiflerle oluşturulan daire kompozisyonlar ve kenarlarda kullanılan bordürler tercih edilmektedir. Yazmacılıkta kullanılan kalıplar düz ya da yuvarlak bordürler oluşturmaya elverişli bir biçimde veya düz yüzeylere serpme motifler dağıtmaya uygun bir anlayış içinde hazırlanmaktadır. Kompozisyonu oluşturan kalıplar, ya ulamalı devre (bordür) şeklinde veya birbirinden kopuk, tek tek motifler olarak tasarlanmaktadır.
Anadolu’da Yazmacılık Sanatı
Yazma, tekstilin ya doğrudan fırçayla, ya basılacak desenin rölyef olarak oyulduğu bir tahta kalıpla, ya da hem fırça hem de kalıbın birlikte kullanılmasıyla desenlendirilmesi yöntemine verilen addır. Batı’daki adı “block printing” olan “kalıp baskı” sanatı, Anadolu’da “yazmacılık” olarak adlandırılıyor. Bir uluslar ve kültürler harmanı olan Anadolu’da halk sanatı olarak doğup gelişen yazmacılık sanatının en güzel örneklerine İstanbul’da rastlanıyor. Türk yazmacılık sanatının tarihçesi hakkında bilgi veren XVI., XVII. ve XVIII. yüzyıllara ait mevcut örneklerden anlaşıldığına göre, Osmanlı döneminde, Amasra, Bartın, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, İstanbul, Kastamonu, Tokat, Yozgat ve Zile, Anadolu’da bu sanatın uygulandığı başlıca merkezler olmuş. Sanatsal açıdan en kıymetli tür olarak kabul edilen Kandilli kalem işi yazmaları ile öne çıkan İstanbul’a ait en güzel örnekler; XVII., XVIII., ve XIX. yüzyıllarda üretilmiş.
Renk Renk, Desen Desen
Yazmacılık sanatının uygulama tekniğinde; “Kalem”, “Kalıp-Kalem” ve “Kalıp” olmak üzere üç ana yöntem kullanılıyor. Bu alandaki uygulamalara önce kalemle başlanmış, daha sonra kalıpla baskıya geçilmiş. Yazmacılıkta kalem olarak adlandırılan araç, yazma ustasının sanki yazı yazıyormuş gibi büyük bir ustalıkla kullandığı fırçası. Kalem işi yazmaların üretimine, kâğıt üzerine çizilen desenlerin ayaklı çerçeveler üzerine gerilen kumaşa aktarılmasıyla başlanıyor. Sadece fırçanın kullanımı ile önce konturların, daha sonra da renk alanlarının resim yaparcasına boyanmasıyla renklendirme işlemi tamamlanıyor. Bu tür yazmalar “el yazmaları” olarak da biliniyor. Kalıp-Kalem tekniğinde ise, kontur kısımlar kumaşa tahta bir kalıpla basıldıktan sonra, renkli kısımlar fırçayla boyanıyor. Kalıpla baskıda da hem siyah kontur kısımlar hem de diğer renk alanları, uygun kalıplar vasıtasıyla kumaşa geçiriliyor. Yazma desenleri tahta kalıplara kalıp ustaları tarafından, özel bıçaklar vasıtasıyla oyularak aktarılıyor.
Günümüze kadar gelebilen eski kalıp örneklerindeki incelik ve güzellik, kalıp oyma sanatının o devirde ne kadar yüksek bir ustalık düzeyine ulaştığını gösteriyor. Eskiden yazmacılıkta simgesel anlamlarla yüklü renkler için doğal boyalar kullanılıyormuş. Yani çeşitli bitki ve böceklerden elde edilen güzelim kırmızılar, sarılar, desen desen kumaşa aktarılırmış. 1800’lerin ortalarında ilk sentetik boyaların bulunması ve daha sonra da kimyasal boya sanayiinin hızla gelişmesiyle, yazmacılıkta doğal boyamacılık büyük ölçüde ortadan kalkmış. Geleneksel yöntemlerle ve doğal boyalarla renklendirilen yazmalardaki motifler ve kompozisyon özellikleri bölgelere göre farklılıklar gösterse de, Türk sanatının diğer dallarındaki doğa hâkimiyeti bu alanda da kendini gösteriyor. Stilize edilmiş lale, karanfil, kiraz, nar ağacı gibi motiflerin yanında zaman zaman geyik, at, horoz, serçe, tavus kuşu gibi motiflere de sıkça rastlanıyor. Türk yazmacılık sanatına ait ürünler renklendirme açısından “Karakalem Yazmalar” ve “Elvan Yazmalar” olmak üzere iki ana grupta toplanıyor.
Karakalem yazmalar, beyaz kumaşın üzerine siyah boyanın kalıpla aktarılmasıyla üretiliyor. Siyah renkli kumaşın üzerine yapılan “aşındırma baskılar” da bu gruba giriyor. Çok renkli elvan yazmalarda ise, siyah renk daima kontur olarak basılıyor. Desen ve renk anlatımlarında görülen bölgesel farklılıklara rağmen, konturlarda kullanılan siyah renk bütün bölgelere ait ortak bir özelliktir.
Zarif İstanbul Yazmaları
İstanbul’a ait yazmalar ince bir zevki, duyguyu ve doğanın tüm güzelliklerini yansıtan çok renkli bir yapı gösteriyor. İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olması, yazmacılık sanatında kullanılan desen ve kompozisyonların işleme ya da çini gibi diğer el sanatlarıyla etkileşimine neden olmuş. Çoğunlukla simetrik anlatımları yansıtan yazmalardaki çiçekli kompozisyonlar, ya birbirinden bağımsız, ya da bir sap üzerinde toplanmış gruplar olarak renklendirilmiş. Tokat yazmalarında siyah, kahverengi veya kırmızının koyu tonları hâkim. Kalıpla baskı sistemiyle uygulanan karakalem veya elvan yazmaların en karakteristik özelliği, desenin kumaş yüzeyinin tamamını kaplaması.
Tokat yazmalarında en çok elma ve kiraz desenleri kullanılıyor. Dairesel kompozisyonlara dayanan Kastamonu yazmacılığında siyah rengin hâkimiyeti göze çarparken, siyah zemin üzerine basılan renkli çiçekler de Bartın’a ait bir özellik. Gaziantep yöresine ait yazmalar ise kullanılan malzeme ve uygulanan teknik açısından farklılık gösteriyor. Bu yazmalarda desen, ipekli kumaş üzerine baskı ve bağlama-boyama teknikleri ile aktarılıyor. Türk yazmacılık sanatındaki desenlerin, kompozisyon özelliklerinin veya renklerin bölgesel farklılığına rağmen anlatımlardaki akıcılık ve rahatlık, yazmacıların bu el sanatındaki ustalığını kanıtlarken, Anadolu kültürünün zenginliğini de bir kez daha sergiliyor.
Saraya Giren Yazmalar
Yemeniler, yorgan yüzleri, bohçalar, sofra bezleri, seccadeler, yastık yüzleri, yas mendilleri, sedir örtüleri, peşkirler, yağlıklar, gömlekler ve kavuk örtüleri gibi yazma tekniği ile desenlendirilmiş tekstiller, Osmanlı döneminde değerli saray eşyaları arasında yer alırdı. Bunlar arasında günümüzde de en yaygın olarak kullanılanları; yörelere göre “yemeni”, “çember”, “çit” veya “çevre” gibi isimler alan başörtüleri.
Yemenilerin en önemli özelliklerinden biri de kenarlarını süsleyen iğne oyaları. Genellikle kenar süsü olarak kullanılan oyalar, dantel tekniği ile yapılan üç boyutlu şekiller. Yemenilerin kenarlarına geçirilen iğne oyalarında en çok görülen motifler, yazmacılık sanatında olduğu gibi doğadan esinlenilerek stilize edilmiş motifler. Kumaş üzerine basılmış çiçek şekillerinin aynılarının başörtülerin kenarlarındaki oyalarda da kullanıldığı ve bu iki el sanatının birlikteliğinden güzel bir uyuma ulaşıldığı görülüyor. Kumaş baskıcılığında daha sonra geliştirilen ileri teknolojilerin özünü oluşturan kalıp baskı sanatı, günümüzde yavaş yavaş kayboluyor. Önceki dönemlerde Anadolu’nun birçok bölgesinde etkin şekilde faaliyet gösteren yazmacılık sanatının geleneksel üretim şekline dayanan uygulamalara, günümüzde sınırlı bir şekilde Tokat ve Kastamonu’da devam ediliyor.
Eski Kandilli yazma atölyelerinde elimizde bulunan kitaplar arasında, Hatâyi ve Rûmî üsluplarında oyulmuş kalıplara rastlamaktayız. Yazmacılık sanatından elimizde kalan örnekler XVI. yüzyılın sonundan geriye gidemiyor. Çünkü yazmacılıkta çok ince kalite pamuklu kumaşlar kullanıldığından dayanıklı olmadığından günümüze ulaşamıyor. Yazmalarda kullanılan motifler, çiçeklerin çeşitli türleri ve yapraklarıdır. Geyik, tavus kuşu, kumru, serçe gibi hayvanların motifleri kullanılsa da çoğunlukla çiçeklerden oluşan kompozisyonlar meydana getirmektedir. Her sanatçı kullandığı motifleri kendine özgü sanat anlayışı içinde rahatlıkla, kendi fantezisinin verdiği imkânla ve hiçbir zorlama olmadan dile getirmesini başarmıştır. Desen ve kompozisyon yönünden Tokat yazmalarına doğal bir görünüş hâkimdir. Doğadaki motifler, özelliklerinden hiçbir şey kaybetmeden stilize edilerek kalıp üzerine aktarılmıştır. Bölgenin karakteristik motifleri, tüm özellikleri ile birlikte yazmalara yansıtılmıştır. Doğadan alınan bitkisel motifler, çiçek veya meyve motifleri kalıp ustasınca çok rahatlıkla, başarılı bir kompozisyon içinde kumaş üzerine aktarılmıştır. Meyve ürünün çok olduğu Tokat ilinin bu özelliği, motifler halinde yazmalarda yer alarak, onların desenlerine kaynaklılık etmişlerdir.
Halk sanatı olarak doğan ve gelişen yazmacılık, giysi ve mekân süslemelerinde kullanılmış; çeyizlerin en değerlilerinden olmuş ve çeyiz sergilerinde görücüye çıkmıştır. Yazmacının adı yazılarak basılan yazmaların en güzel örnekleri XVII, XVIII ve XIX. yüzyılda İstanbul’un Boğaziçi semtlerinden Bebek, Arnavutköy ve Kandilli’de verilmiştir. Genellikle Ermeni ve Rum ustalarınca çizilip oyulan ahşap yazma ve yemeni kalıpları, “yazmacı”, “mavici” denilen ustalar tarafından; “tülbent”, “mermerşâhi” ve “Şile bezi” denilen pamuk bezlere basılırdı. Geleneksel Türk sanatlarının bir örneği olan yazmalar; başörtüsü, bohça ve yorgan yüzü olarak kullanılıyor.
Kandilli Yazmaları
Çoğunluğu “kalem işi” yazmalardan oluşan Kandilli yazmaları özellikle yorgan yüzleri ve bohçalar alanında ün yapmışlardır. Yorgan yüzlerinde kompozisyon genellikle etrafta kenar bordürü ve ortada bir madalyon yani halk dili ile “göbek” meydana getirecek şekilde yerleştirilmiştir. Kandilli yazmaları, yorgan yüzlerinde rastlanan diğer bir görünümde bir saksı içinden ya da başlangıç noktası olarak kökten çıkan ve rahatlıkla dağılan dalların çeşitli çiçek türleri ile bezenmiş olmasıdır. Ayrıca Türk yazmacılığında ender görülen bir kompozisyon özelliği olan tavus kuşunun simetrik olarak karşılıklı yerleştirildiği yazmada yüzey yine çiçek motifleri ile zenginleştirilerek tüm kompozisyon elde edilmiştir. Kandilli yazmalarında estetik duygu ve sanat anlayışının tüm inceliklerini izlemek mümkündür. Boğaziçi’nin büyülü havası ve mistik atmosferi yazmalarda kullanılan renkler ve biçimlerle günümüze kadar gelmiştir.
Kaynaklar
Yard.Doç.Dr.Zeynep Tezel
http://www.idesanat.com
http://www.blogsiteniz.com
http://www.megep.meb.gov.tr |